İSTANBULLU gazeteci Yorgo Kırbaki, Atina’da yaşıyor. Gazetemizde pazar günleri “Suyun Öte Yanından” adlı köşesinde, bize Yunanistan’da olup bitenleri duru bir bakışla aktarıyor.
Geçenlerde “Ticari Taksi Ayaklanması” başlıklı müthiş bir haber-yorum yazmıştı. “Ticari taksi” tabiri pek tabii yanlıştır. Taksi, ticari otomobildir. Ama Yorgo Bey, Polis Radyosu Türkçesine sadık kalmıştır. Yazıyı kesip, saklamıştım. Bugün, Yorgo Bey’in Yunanistan gözlemlerinden kalkarak sizlere “ekonomik mahlûk” (homo ekonomikus) diye adlandırılan bencil bireyin, tedavi kabul etmez bir illetinden, “rant avcılığından” söz edeceğim. Önce Yorgo Bey’in yazısının girişini aktarayım: “Yunanistan’da taksiler, havaalanlarına, limanlara geliş-gidişleri tıkadılar. Hastalar ve yaralılar hastanelere, turistler otellerine, insanlar işlerine gidemedi. Tatlı zamanlarda çok şımaran taksi esnafının şimdi grev yapmasının nedeni kriz paketiyle birlikte verilecek yeni ruhsatlar.” Anlaşıldı değil mi? Sebep, rant kapılarının daralmasıdır. TAKSİ PLAKASI SINIRI İKTİSADİ Dünyanın tüm büyük şehrinde taksi sayısı sınırlandırılmıştır. Bunun gerekçesi iktisadın meşhur “azalan verim kanunudur”. Bir şehirde taksi sayısı sınırlandırılmasa, o şehrin sokakları taksiden geçilmez hale gelir. Şehirlerde kıt kaynak “yol”dur. Bol kaynak araçtır. Yollar kalabalıklaştıkça, araçların ortalama hızı düşer. Ortalama seyir hızı düştükçe, başta otobüsler olmak üzere her taşıt aracının ve pek tabii taksilerin sefer sayısı azalır, verimi düşer. Hız düşünce yolculuk süreleri uzar. İnsanlar işe gidip gelmek için günlük faydalı zamanlarının önemli bir kısmını, yürümeyen araçların içinde geçirir. Kilometre/yolcu başına akaryakıt sarfiyatı artar. Kısaca şehir ekonomisinin randımanı düşer. Tüm bu nedenlerle taksi sayısının kısıtlı olması, iktisaden doğrudur. SINIRLI İZİN RANT YARATIR İktisaden doğru olsa da kamu yönetiminin, arz üzerine getirdiği her kısıtlama “rant” yaratır. Rant, “kira” demektir. Ama bu bağlamda rant, “milli gelir arttırmayan, bireysel gelir” anlamına gelir. Kira geliri olması için ortada bir “üretim aracı” olması gerekir. Üretim araçları katma değer yaratır. Bu sebeple kira, haklı bir gelir türüdür. En bilinen mülkiyet belgesi, tapudur. Bunlara ilaveten bir de “sınaî mülkiyetler” vardır. Bunlar da katma değer yaratır. Ancak toplum yararı için kamu tarafından yaratılan taksi plakası sınırlaması veya imar katsayısı gibi “arz kısıtlamaları” katma değer yaratmaz, yani milli geliri arttırmaz. Yolcuları araba taşır, plaka değil. Arabanın kirası haklı, plakanın kirası haksız kazançtır. Kısıtlama fayda yaratmaz, toplumsal zarar oluşmasını engeller. Rant yaratan mülkiyetin el değiştirmesiyle kazanılan servet de haksızdır. Bu yüzden, en çok suiistimal ve mafya özentisi örgütlenmeler de “rant yaratan” sanal kapitalin oluşmasında ve korunmasında ortaya çıkar. MÜŞTERİ ESİRDİR Belediye, plaka sayısını sınırlayarak, taksicilere “esir müşteri” yaratmış olur. Onun için kendi yarattıkları esir müşterileri koruyacak önlemleri de almak mecburiyetindedir. Bu gerekçeyle taksi tarifeleri “piyasada oluşmaz” belediyeler tarafından tespit edilir. Buna da taksiciler itiraz edemez. Ayaklanan taksicileri yola getirmek için, plaka sayısını arttırtmak “amaca ters düşen” bir uygulamadır. Eğer plaka pahalıysa, taksi tarifesi de yüksek demektir. Son Söz: Yavuz rant avcısı, belediyeyi bastırır.