SON on beş yıl içinde, iş idaresi anlayışı çok değişti. Bu değişikliğin sebebi hikmeti, doğru dürüst kár etmeyen ama bu arada pazar payını artıran firmaların, sahip değiştirmesi sırasında oluşan yüksek devir fiyatlarından anlaşılıyor.
Firma yönetimi teorisi, "kullanılan sermayenin getirisi ile götürüsü arasındaki farkı azamiye çıkarma" ilkesi üzerine inşa edilmiştir. Buna "maksimum katma değeri yaratma" veya daha bilinen tabiriyle "iktisadi kárı maksimize etme" ilkesi de denilebilir. Hatta, öz kaynak maliyeti pratikte sıfır kabul edildiği için, firma yöneticilerinin yönetim becerisinin ölçüsü "vergiden sonra kár" rakamı dahi olabilir. Buna İngilizce’de "bottom line management" denilir. "Bottom line" gelir tablosunun son satırı demektir. Son satırda vergi düşüldükten sonra kalan sáfi kár rakamı bulunur. Tepe yönetici, dip satırda yazan kár rakamını ne kadar büyütürse, o kadar başarılı addedir (di).
* * *
Halka açık şirketlerin yaygınlaşmasıyla birlikte, tepe yöneticinin beceri ölçüsü, firmanın borsa değerini azamiye çıkarmak olarak tanımlandı. Buna "hissedarların servetini büyütme" ilkesi (best value for the shareholders) adı verildi. Özellikle küçük hissedarın, elindeki hisse senetlerinin değerinin artması kadar sevindirici bir şey olamazdı. Uzun müddet, "son satır yönetimi" ile "hissedarların servetini artırma" ilkelerinin birbirini tamamladığı kabul edildi. Çünkü borsa değeri, "fiyat-kazanç" çarpanıyla hesaplanıyordu. Kısaca bir şirketin borsa değeri, onun yıllık kárının belli bir katına tekabül ediyordu. Zamanla bu ilkelere uygun finansal yönetim ve borsa değerini artırma yöntemleri geliştirildi. "Finansal kaldıraçlama" icat edildi. a) Dağıtılan temettü (öz kaynak maliyeti), b) faiz (borç kaynak maliyeti) ve c)vergi yükleri hesaba katılarak "optimum borçlanma oranı" bulundu.
* * *
Bütün bu hesaplar, firmalarının geçmiş performansları esas alınarak yapılyordu. Halbuki hisse senedi alan bir kişi, o firmanın geçmişine değil geleceğine ortak oluyordu. Geçmiş ise geleceğin doğru bir göstergesi olmayabilirdi. O zaman, borsada hisse senetlerine yatırım yapmak isteyenlerin paralarını yönlendiren fon yöneticileri "acaba gelecekte hangi firmanın kárlılığı ve dolayısıyla borsa değeri en fazla artacak?" sorusuna cevap aramaya başladılar. Vardıkları kanaat şu oldu: Hangi firmanın cirosu ve pazar payı en hızlı artarsa, o firmanın borsa değeri gelecekte o kadar yüksek olacaktır. Bunu da firmaların tepe yöneticilerine açık açık söylediler. Bunun üzerine firma yöneticileri, "bottom line" yönetiminden "top line" yönetimine geçti. Gelir tablosunun en üst satırına yani ciro rakamına odaklanmış bir yönetim biçimi moda oldu. Eski paradigmaya yani "son satıra bakılmalı" ilkesine sadık yöneticiler gözden düştü. Büyümeci atak girişimciler öne çıktı. Pazar payı büyüyen firmaların değeri yükseldi.
Son Söz: Kárın büyüğü, cirodan değil, şirketin satışından doğar.