Paylaş
Ben ise bu yazının başlığını, onun sözünün tam tersi olarak seçtim. Niye böyle bir hükme vardığımı iyi açıklamam gerekir. Yoksa anlatmak istediğim şey anlaşılmaz. Geriye sadece tapu delinmelidir lafı kalır.
* * *
Mülkiyetle, iktisadi ve sosyal gelişme arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Denebilir ki, bireylerin gayrimenkul mülk sahibi olması ve devletin bu mülkü muhafaza etmeyi üstlenmesi modern iktisadi kalkınma hareketinin başlangıcını teşkil etmiştir. Bu yüzden hâlâ taşınmaz mal mülkiyetinin belgesi olan tapuyu “Tapu Muhafızı” verir ve onu devlet adına korur.
* * *
Bireyleri üretken olmaya ve daha önemlisi tasarruf etmeye, yani “yatırımlar için kaynak yaratmaya” güden iki temel saik vardır. Birincisi sermaye geliri de yaratarak geçimini rahatça sağlamak, ikincisi ise geleceğini güvenceye almaktır. Bu süre, sadece kişinin kendinin değil eş ve çocuklarının da geleceğini kapsar. Mülkiyet ve özellikle gelir yaratan mülke yani servete sahip olmak, insanlara güven hissi verir. Bu güven hissi onları mutlu eder. Sosyalist/Komünist sistemler, bireylerin gelir yaratan mülk (üretim araçları) sahibi olma hakkını reddetmiştir. Kolektif mülkiyet yeter denmiştir. Ancak kolektif mülkiyet, şahsi mülkiyetinin yerini tutmamıştır. İnsan tabiatında çok güçlü bir “sahip olma” arzusu vardır. Bu duygu da insanı dolayısıyla ekonomiyi hareketlendirir. Üstelik mülkiyet, bireyi, devlet karşısında hür ve bağımsız kılan en büyük güçtür. Olaya böyle bakınca “tapunun delinmemesi” serbest piyasa ekonomisinin ve kuvvetler ayrılığına dayanan demokrasinin temelidir demek yanlış olmaz.
* * *
Geldik bu kadar kuvvetli bir şekilde savunduğumuz mülkiyet hakkının sınırlanmasına. Yani “tapunun delinebilir” olmasının gerekçesine. Her bireysel hak gibi, mülkiyet hakkı da toplum çıkarları aleyhine kullanılmaya başlandığında “hak” olma vasfını yitirir. Mülkiyet hakkının en sık suiistimal edildiği alan “gayrimenkul” mülkiyetidir. Tek bir örnek vermek istiyorum. İstanbul’un yüzük taşı gibi mevkiinde eskiden “Park Otel” olan bir bina harabesi, ne sahiplerine ne de kamuya bir yarar sağlamadan 20 yıldır ölü balina gibi yatmaktadır. Hiçbir makam da bu kokuşmuş cesedi oradan kaldıramamakta ve orayı sahiplerine ve İstanbul’a yararlı hale getirememektedir. Çünkü bu arsanın tapusu, şahıslara aittir. Haksızlığa uğradığına inanan ve belediyenin burnunu sürtmek isteyen sahipler de “İstanbul’dan intikam alırcasına” çözümsüzlüğü sürdürmektedir.
Son Söz: Tapu delinmezse şehir çiban çıkartır.
Paylaş