Tanrı zar atmaz

BAŞLIKTAKİ ifade, Einstein'e aittir. Aslında Einstein ‘‘tanrı’’ (God) kelimesini kullanmamış, sadece ‘‘O’’ (It), demiştir.

Ama herkes anlamıştır ki; o ile kastettiği tanrıdır. Herhalde, tanrı kelimesinin halk indindeki anlamının yaratacağı anlam zafiyetinden uzaklaşmak istemiştir. Einstein,‘‘tanrı zar atmaz’’ cümlesini, bir atomun içindeki parçacıkların tesadüfi bir şekilde haraket ettiğine dair laboratuvar gözlemlere dayanan bilimsel tezlere karşı kullanmıştır. Kısaca, bir atomun içindeki parçacıklar düzensiz bir şekilde hareket ediyor olamaz demiştir. Burada Einstein'in deneysel sonuçlarına inanmayacak kadar derin bir imán sahibi olduğunu görüyoruz. Çünkü Einstein, doğayı gözlemledikçe bir şey keşfetmiştir. Bu evrende şaşmaz bir nizam ve intizam vardır. Bu düzen, tanrı tarafından tesis edilmiştir. Belki de düzenin kendisi bizatihi tanrıdır. Öyle veya böyle Einstein'in varlığına iman ettiği ‘‘O’’ nun düzensizliğe izin vermesi mümkün değildir.

* * *

Anlıyoruz ki; Einstein'a göre, hem evrende düzensiz, takdiri, mucizevi işler olabileceğine inanmak, hem de Tanrı'nın varlığı kabul etmek çelişikidir. Kişi, bilim insanı bile olsa, bazı şeyleri anlayamaz ve anlatamaz. Sonucu yaratan sebebi teşhis edemez. Bu durumda söyleyeceği tek şey, ‘‘benim aklım ermedi, ben bu olaydaki nedensellik ilişkisini çözemedim, ama mutlaka bunun bir açıklaması vardır’’ olmalıdır. Ancak onun düzenine inananlar, bilimsel araştırmalarına devam eder ve ancak onlar sayesinde idrakimiz geliştirebilir. Burada karşımıza şu soru çıkıyor. Acaba genellikle dinle diyanetle ilgisi olmayan, ama sürekli olarak bu kainatın nizamını deşifre etmeye çalışan bilim adamları mı, yoksa her anormalliği tanrının hikmeti kabul eden dindarlar mı imán sahibidir?

* * *

Hocam Fuat Çobanoğlu'na bir gün ‘‘söylediğiniz cümle mantıki değil’’ diye itiraz ettik. O da ‘‘Aptallar sadece mantık kullanır; ben muhakeme ederim’’ dedi. Bu sözü İngilizce olarak şöyle söyledi: ‘‘Stupid people only use their logic, but I reason.’’ Hocanın bu sözü beni beni fena halde boşluğa düşürmüştü. Çünkü o güne kadar ben mantık kullanmayı, mantıksal düşünmeyi ve mantıki davranmayı kendime şiar edinmiştim. Ne kadar becerebiliyordum o bahsi diger. Günlük konuşmalarımızda ‘‘yanlış’’ bulduğumuz şeyleri ‘‘mantıksız’’ diye nitelendiriyorduk. Mantık kullanmak, şaşmaz bir yöntemdi ve insana doğruyu bulduruyordu. Hoca, aptallar sadece mantıklarını kullanır demekle ne demek istemişti? Muhakeme etmek, mantıki bir sonucun yanlış olduğunu ortaya çıkarabilir miydi, bu mümkün müydü? Çünkü şu sorunun cevabını bilmiyordum. Acaba, mantıki olan ama doğru olmayan veya mantiki olmayan ama doğru (veya gerçek) olan bir şey var mıydı?

* * *

İnsan zihninde, önce sorgusuz suallesiz kabullendiği inançlar oluşur. Sonra bu inançlarının üzerine kurduğu mantıksal düşüncelerle ‘‘doğru-yanlış’’ ve ‘‘yap-yapma’’ cetvelleri ortaya çıkar. Bu aşamayla birlikte çoğu insanda zihinsel gelişme süreci durur. Düşünmeye devam edenler, eldeki cetvelleri ‘‘muhakeme’’ etmeye başlar. Yani onları sorgular. Sonunda, evrendeki nizamı idrak edemeyenler inançlarını kaybeder. Nizamı idrak edenler ise imán sahibi olur.

Son Söz: İrdelenmeyen inanç, imánı zayıflatır.
Yazarın Tüm Yazıları