Tam uyduramadık yarım verelim

BU yazının doğru anlaşılabilmesi için önce kendi konumumu açıklamalıyım. Ben Avrupa Birliği (AB) üyeliğini, Türkiye’nin çıkarlarına ve hedeflerine uygun buluyorum.

Türkiye’nin hedefleri hem çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve hem de batılılaşmaktır. Bu bakımdan AB, doğru adrestir. Ekonomide yeni eğilim, küreselleşmedir. Küreselleşme, paranın, malların ve insanların, kendileri için en yüksek getiriyi sağlayacak yere doğru hareketlenmesini engelleyecek ulusal sınırların mümkün mertebe ortadan kaldırılmasıdır. Küreselleşme, ekonomi için bir çevre şartıdır. Değişen çevre şartlara uyum gösteren ulusal ekonomilerin gelişmesi daha hızlı ve kolay olur. Bu bakımdan da AB üyeliği, Türkiye için doğru tercihtir. Nokta.

* * *

Avrupa Topluluğu projesi, 60 yıllık bir oluşumdur. Demir-Çelik Birliğinden başlamış, önce Ortak Pazar bilahare Avrupa Ekonomik Topluluğu ve sonunda Avrupa Birliği olmuştur. Avrupa Birliği’nin varacağı en son yapı "Avrupa Birleşik Devletleri"ne dönüşmektir. Türkiye, bu işe hareket henüz Ortak Pazar aşamasındayken katılma arzusu göstermiştir. Yıllar geçtikçe bu istek kuvvetlenmiş ama oluşum ortak pazar gibi gevşek bir yapıdan çok daha sıkı ve merkeziyetçi Avrupa Birliği haline dönüşmüştür. Süreç ilerledikçe ve Birleşik Avrupa Devletleri vizyonu netleştikçe, Avrupalılar, Türkiye’nin aralarında olması fikrinden giderek uzaklaşmıştır. AB yetkilileri, tarihi Helsinki toplantısında, Amerika’nın baskısıyla, daha önce kapadıkları tam üyelik kapısını, kerhen Türkiye’ye açmış gibi yapmıştır. O günden sonra da her vesilede Türkiye’nin AB’ye tam üye olamayacağını tekrarlayıp durmuşlardır. Ama bunun Türk toplumu tarafından böylece anlaşılması, iktidarının hiç işine gelmemiştir. İktidar, AB üyeliğini iç siyasette kullanmak için her çareye başvurmuş, her siyasi taviz talebine bu gerekçeyle sıcak bakmıştır. Avrupalılar ve onların işbirlikçisi "mütareke basını" hálá kökü kazınamayan Atatürkçü düşünceyi, hem kendileri hem de Türkiye için en ciddi tehlike olarak görmektedir. Bu tehlikeyi ortadan kaldırarak şu çılgın Türklerin aklını başına getirecek büyük projenin mimar ve müteahhitleri şimdi bir açmazla karşı karşıyadır. Türkiye’nin AB’ye tam üye olma kapısı, körlerin bile göreceği şekilde kapatılmıştır. Fransa, Avrupa Birliği anayasası çalışmaları tekrar başlarken, daha önce Türkiye’nin tam üyeliğine açık gibi durduğu için veto edilen eski taslağın başına gelen yenisinin de başına gelmesin diye önlem almıştır. Türkiye’yle müzakerelerin "katılımla" sonuçlanmayacağı belgeye bağlatmıştır. Merkel’in Almanya’sı, Avusturya ve Hollanda’da da buna bayılmıştır.

* * *

Yerli ve yabancı AB esnafı, şimdi Türk toplumuna "tam üyelik olmadı; yarım üyelik olsun, hiç yoktan iyidir" fikrini pazarlamaya başlayacaktır. Bu adına "imtiyazlı" denen, aslında "imtiyazsız" olan yarım üyeliğin ne anlama geldiği iyice anlaşılmalıdır. Rahmetli büyük halam ata binmiş beylerin, onları yaya olarak takip eden seyisleri arasındaki ilişkiyi tasvir için "bey atında, seyis kıçında" derdi. Batılı olalım derken, batıcı olup çıkmayalım.

Son Söz: Zorla üyelik olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları