İSTER sanık, ister tanık olsun Amerikan mahkemelerinde ifade verecekler önce şöyle ant içer.
"Gerçeği söyleyeceğime, gerçekten başka hiçbir şeyi söylemeyeceğime ve gerçeğin tamamını söyleyeceğime yemin ederim." Amerikan filmlerinin Türkçe dublajında bu metin "Gerçeği ve yalnızca gerçeği söyleyeceğime yemin ederim" şeklinde tercüme edilir. Edebi tercümelerde, orijinal metnin kelime, kelime çevrilmesi şart değildir. Tercümanlar, haklı olarak ulusal kültüre göre karşılık yazar. Dublaj çevirmenleri, lafı uzatmamış yazdıkları metni yeterli görmüştür. Çünkü bizde "ağzımdan tek bir yalan söz çıkmamıştır" deyip, gerçeğin bir kısmını söylemeyerek adam kandırmak yalancılık sayılmaz.
* * *
Belgelere dayanan siyasi tarihçilik de böyledir. Yazılanlar, belgelere dayanabilir. Ama belgelerin tümü kullanılmamış ise yazılanlar eksiktir; dolayısıyla ortada bir yalancılık vardır. Mahkemelerde, sanıkları belgelere veya genel değişiyle kanıtlara dayanarak itham etmek veya müdafaa etmek de böyledir. Yani kanıtların bir kısmını göz ardı etmek hukuk kurnazlığıdır ve maalesef mübahtır. Türkçede yalan söylediği halde "yemin etse, başı ağrımaz" demek budur işte. Burada sahte veya geçersiz belgeler meselesine hiç girmiyorum. O bahsi diğer. Buna bilhassa dikkatinizi çekerim.
* * *
Görülmekte olan AKP’nin kapatılması ve darbe teşebbüsü davalarında aklıma takılan temel soru şu: Bir suç, ne zaman işlenmiş olur? Mesela bir kişinin diğer bir kişiyi öldürmeyi düşünmesi bunu arkadaşlarına söylemesi ve hatıra defterine yazması cinayete teşebbüs müdür? Bazılarımızın Türkiye’nin Şeriat’la yönetilmesini istediği çok açıktır. Sadece bunun "kanlı mı, kansız mı" olacağında tereddütleri vardır. Bu suç mudur? Hakeza, bazılarımızın da Şeriat düzeni geleceğine, láik bir darbe olsun daha iyidir dedikleri de doğrudur. Mesele, ortada işlenmiş bir suç olup olmadığıdır.
* * *
Geçen yıl, tarihimizin en demokratik, en görkemli, en barışçıl, en medeni, en neşeli, kadınların en fazla katıldığı "laik hayat tarzını" savunan mitingler yapıldı. Bunlara, milyonlar katıldı. Ben mitinge gitmem. Bunlara da katılmadım. Ama TV’den seyrederken göğsüm kabardı. Bu mitingleri düzenleyenlerin bazıları, şimdi, hükümeti darbeyle devirmeye teşebbüs iddiasıyla tutuklu. Yargılanacaklar. Hukuk devletinde yargılanmaya itiraz etmek olmaz. Oyunun kuralı budur.
* * *
Geçen yıl yapılan bu "laiklik" mitinglerini Batı medyası "milliyetçiliğinin" yükselişi diye yorumladı. Bu gidişin Batı için büyük tehlike teşkil ettiğini yazdı. Bu mitinglerin fikri altyapısını oluşturan Kemalizm tasfiye edilmeden Türkiye ile AB’nin demokrasi yolunda birlikte yürüyemeyeceği vurgulandı. Türkiye’de davaları görülmekte olan siyasi kamplaşmanın oluşmasında Batı’nın takındığı bu tavrın çok etkisi vardır. Yorumcular, Batının siparişlerinden hiç söz etmezse, "gerçeğin tamamı" söylenmemiş olur.
Son Söz: İneğin altında buzağı bulursan, sakın şaşırma.