AKP’nin son seçimlerde yüksek oy almasının önemli bir sebebinin, sağlık hizmetlerinde yaptığı başarılı icraat olduğuna dair yaygın bir kanaat var.
Benim de gözlemim, özellikle ilaç alımında, sigortalı hastaların hastane eczanelerine mahkûm edilmemesinin "akıllı" bir düzenleme olduğu yönündedir. Ancak Türkiye’de sağlık hizmetlerinde son yıllarda gözle görünür hale gelen kalite ve miktar yükselmesinin esas sebebi bu sektöre özel girişimcilerin geniş çapta el atmış olmasıdır. AKP iktidarının ekonomik dünya görüşünü "serbest pazarcı" diye nitelemek mümkün. Serbest pazar ekonomisini, "merkezden planlamalı" ekonomiden ayıran en önemli fark, doğru fiyatın, arz ve talebin eşitlendiği noktada teşekkül edeceğine inanılmasıdır. Pek tabii sistemin adından anlaşılacağı üzere, piyasa ekonomisinde bir sektörü merkezden planlamak diye bir ilke de yoktur. Daha doğrusu ilke, planlamamaktır. Bu ilkenin doğal bir sonucu da "girişim özgürlüğü"nün kısıtlamamaktır. Hálbuki AKP iktidarı, son zamanda almış olduğu kararlarla, tam CHP gibi düşünmekte ve sağlık sektöründe "piyasa ekonomisinin kuralları işlemez" fikrini savunmaktadır. Sağlık hizmetlerinin, kár güdüsüyle hareket eden özel girişimcilerin insafına terk edilemeyeceği, Türkiye Cumhuriyeti’nin "sosyal" bir devlet olduğu, dolayısıyla sağlık hizmetlerinde devletçi bir yaklaşım izlemesinin doğal olduğu hepimizin yakından tanıdığı solcu söylemlerdir. Bu söyleme AKP’nin sahip çıkmasında, kesinlikle bir tutarsızlık hatta çelişki vardır. Bu tutarsızlığın, sağlık hizmetlerinde hem kalite hem de verim düşüklüğüne sebep olması kaçınılmazdır.
* * *
Sağlık Bakanlığı’nın son zamanlarda aldığı kararlara bir bakalım.
1. Özel sağlık kuruluşlarının, sosyal sigortalılardan isteyeceği ücret farkı, sosyal sigortanın ödeyeceği tutarın yüzde 20’sinden fazla olamaz. Hoş geldin "narh".
2. 15 Şubat’tan itibaren, müteakip emre kadar, özel hastane yatırımlarına izin verilmeyecektir. Bundan sonra verilecek izinlerde merkezden planlama esaslarına göre hareket edilecektir. Yani o yörede mevcut tıbbi imkánlarla, potansiyel talep arasında bir fark olup olmadığına bakılacak, ihtiyaç varsa yeni yatırıma izin verilecektir. Cebinden para harcayacak yatırımcının, fizibilite hesabını doğru yapamayacağı, bunu ancak Sağlık Bakanlığı elemanlarının yapabileceği varsayılmaktadır. Bu vahim bir yanılgıdır.
3. Ekim ayına kadar tamamlanacak olan "plan" bitmeden, mevcut sağlık kuruluşlarının yeni veya ek bina yapımı, yeni tıbbi hizmet birimi ilavesi ve teknolojik cihaz yatırımları durdurulmuştur.
* * *
Başbakan’ın en güvendiği bakanların başında gelen Sağlık Bakanı’nın ve yardımcılarının insan sevgisiyle ve iyi niyetle hareket ettiklerinden en küçük bir şüphem yok. Ancak iyi niyet, bir sistem değildir. Üstelik "merkezi planlamalı devletçi" yöntemler, hem ülkemizde hem de başka ülkelerde denenmiştir ve sonuçlar yüz güldürücü olmamıştır.
Son Söz: Çözüm, çözdüğünden fazla sorun yaratmamalıdır.