ASLINDA, bu yazının başlığı ‘‘Bankalar neden batar?’’ olacaktı. Yine de onu anlatacağım.
Ama ortada öyle bir kavram kargaşası var ki; belki de bu başlık, meramımı daha iyi ifade eder diye düşündüm. Hamdolsun, adına ‘‘holding bankacılığı’’ denilen ahlaksız düzenin ipliği pazara çıktı. İnşallah bu çarpık yapılanma, derhal olmasa bile bir süre sonra ortadan kalkacak. Devletin, ekonomiyi canlandırmak için işe bankaları canlandırmaktan başlaması doğrudur. Bugüne kadar iflas eden bankaları (yani borçları varlıklarını aşanları) devlet, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na alıyordu. Alıyordu da ne oluyordu? Bu bankaların içine milyarlarca dolar para basıyordu. Sonunda da bu bankalar hiçbir şey olmuyordu. Fona alınmış da adam olmuş tek bir banka yoktur. Şimdi yapılmak istenen, bankaya kamu desteği vermenin ehven-i şer bir modeli. Burada da maalesef bir miktar kamu kaynağı deve olacak. O, Allah'ın emri. Olmamasının çaresi, bunları Fon'a almak değil. Burası anlaşılsın şimdilik yeter.
Gelelim bankaların neden battığına:
1. Bankalar, ya devlete ya da reel sektöre borç verir. Kamuya borç vermenin vade ve kur riski taşıdığını ve bu risklerin gerçekleşmesi halinde (risk varsa mutlaka bir gün gerçekleşir) bankaların çok para kaybettiğini herkes öğrendi. Bugün esas konumuz reel sektör batakları.
2. Bankalar, reel sektörün morgudur. Reel sektörde ne kadar çok firma batarsa, bankaların bilançosu o kadar kötüleşir. Ölmüş firmaların cesetlerini arıyorsanız, bankaların takipteki alacaklarını veya zorla edindikleri iştiraklerini inceleyin.
3. Firmalar (şirketler) neden batar? Firmalar, iktisadi kár etmediği için batar. İktisadi kár, muhasebe kárının hesabında yer almayan özkaynak maliyeti düşüldükten sonra, firmanın ‘‘operatif’’ kár göstermesi demektir.
4. Operatif kár, arsa-bina değerlenmesi, döviz pozisyon kazancı-kaybı, istifçilik kárları gibi ‘‘bilanço’’ kazançlarının hesaba dahil edilmediği ve enflasyon muhasebesine göre hesaplanmış kár rakamıdır.
5. Bizim ‘‘karagöz’’ işadamlarımızın aklı bu hesaba basmaz. Çünkü iktisadi kár edecek bilgi ve beceri birikimleri yoktur. Onların anladığı ‘‘spekülatif kár’’dır. Batık işadamlarının kurtuluş reçetesi iş yapıp para kazanarak değil, ‘‘aktiflerini’’ satarak daha doğrusu alacaklı bankaya veya devlete kakalayarak, borçlarını kayden ödemektir.
6. Borçlarını faiziyle birlikte ödemeyen işadamının, kendini savunmak için ‘‘varlıklarımın değeri, borçlarımdan fazladır’’ demesi, işadamı olmadığını itiraftır. İşadamı işten para kazanır. Arsadan, borsadan değil.
7. Dünya çapında derlenen istatistikler, yatırımların ortalama reel getirisinin yüzde 8'i geçmediğini göstermektedir. Reel kredi faizlerinin yüzde 8'den yüksek olduğu ortamlarda, firmalar zorlanmaya başlar.
8. Reel faizlerin yüksek olmasının ana sebebi, kamu kesiminin açık vermesidir. Kamu kesimi açıklarının azaltılması ve reel faizlerin düşmesi, gerçek ve en büyük ‘‘reel sektörü kurtarma’’ operasyonudur.