Paylaş
Derken bir siyasi şahsiyet veya Merkez Bankası yetkilisi veya bir başka “değerli TL savunucusu” çıkıp öyle şeyler söylüyor ki, susmak imkânsızlaşıyor. Başbakan Yardımcısı Babacan, “Kur rejimini tartışmaya bile girmem. Biz, dalgalı kurdan vazgeçip, sabit kura sistemine geri dönmeyiz” mealinde bir konuşma yapmış. Şimdi buradan ne anlam çıkıyor? Sanki Türkiye’de birileri “sabit kur rejimine geçelim” diyor bakan da buna karşı olduğunu söylüyor. Son 30 yıl içinde, hadi 30 yılı bırakalım, son 9 yıl içinde, dalgalı kuru bırakalım, sabit kur rejimine geçelim diyen bir Allahın kulu oldu mu? Kimsenin telaffuz bile etmediği bir teze karşı olduğunu beyan etmek, konuyu saptırtmaktan başka bir şey değildir. Tartışılan konu, ekonomi büyüdükçe büyüyen, cari açık meselesinin nasıl halledileceğidir. Bu bir sorun değildir dense, mesele yok. Üstelik son 9 yıldır döviz kurunu salınıma bırakıp, 1 dolar eşittir 1.5 TL “Orta nokta”sına fiilen sabitlemiş olanların, sabit kur karşıtlığı da biraz tuhaf kaçmaktadır.
* * *
2000’li yılların başına kadar, parası döviz olmayan ülkeler, “devalüasyon; enflasyon” sarmalına takılmış, kedi kuyruğunu kovalar gibi nafile dönüp duruyorlardı. Bunların başında da Brezilya geliyordu. Brezilyalılar, enflasyonla mücadele edemeyeceklerine o kadar inanmışlardı ki, sonunda “enflasyonu yenemiyorsan, onunla birlikte yaşamasını öğren” diye türlü parasal cambazlıklar icat ettiler. 2001- 2008 arasında, Bulgaristan’dan Bolivya’ya kadar, tüm dünyada (Zimbabwe hariç) enflasyonun kökü kazındı. Bu arada da bizde de enflasyon düştü. Resmi iktisatçılar, Türkiye enflasyonu nasıl da yendi diye sebeple, sonucu birbirine karıştıran propaganda yayınları yapacaklarına, “Gelişmekte olan ülkelerde enflasyon nasıl düştü? ABD cari açıkları ile Çin’in düşük değerli ulusal parayla büyüme stratejisinin, üçüncü ülkelerin enflasyon dinamiğine etkisi” diye bir araştırma yapsalar bilimsel bir iş yapmış olurlar.
* * *
Türkiye’nin son 9 yıldır uyguladığı veya uygulamak zorunda kaldığı iktisadi politika “cari açığı kapayamıyorsan, onu nasıl finanse edeceğini düşün”dür. Bu amaçla şu işler yapılmaktadır.
1. Özelleştirme veya kamu mülklerinin satışı yoluyla ülkeye yabancı para (borç veya sermaye) çekmek.
2. Cari açığın yaratabileceği TL’den kaçış paniklerinde, TL’nin değerini savunabilmek için Merkez Bankası döviz rezervlerini büyütmek.
3. TL herhangi bir hücuma maruz kalırsa, faizi yükselterek TL’de kalmayı özendirmek.
4. Sıcak döviz girişlerini aksatmamak için, yabancı kreditörlere veya borsa yatırımcılarına kolaylık sağlamak.
5. Özelleştirme gelirleriyle, kamu borçlarının milli gelire oranını düşürüp, reyting şirketlerinin gözüne girmek.
6. Cari açık vererek, ihracatla değil, iç tüketimle büyümeyi sağlamak.
7. Tasarruf açığını, özel kesimin dışarıdan borçlanmasıyla kapamak.
Son Söz: İktisadi politika tercihi serbest; açık sözlülük mecburidir.
Paylaş