Paylaş
Al başına belayı. Yıllarca, enflasyon ekonomimizin bir numaralı meselesidir diye bir alay yazı yazan biri, yani ben, enflasyonu indirme kampanyasının ‘‘resmen’’ başlamasını alaya alacak yazı yazmak zorundayım.
* * *
Elimize bir termometre alalım. Çevrede birikenlere dönüp, dikkatli bakın, yakında derecenin yükseldiğini göreceksiniz diyelim. Sonra, termometrenin civa hazinesini hohlayarak ısıtalım. ‘‘İşte gördünüz mü, derece yükseldi’’ diyelim. Sonra da aynı termometreyi ‘‘dondurmanın’’ içine batıralım. Tekrar çevrede birikenlere dönüp ‘‘İşte gördünüz, derece düştü’’ diyelim. Allah aşkına söyleyin, hüner bunun neresinde?
* * *
Gelin şu enflasyon işini baştan bir daha konuşalım. Önce tanımlar. Enflasyon, para arzının, milli gelir artışından daha fazla ‘‘şişmesi’’dir. Fiyat artışları ise, bu şişmenin sonucunda ortaya çıkan tablodur. Enflasyonun ölçü alma kesiti, ‘‘fiyatlar genel seviyesinde’’ tespit edilen yükseliştir. Günlük konuşmada, enflasyon denince, fiyatlar genel seviyesinde gözlemlenen artış yüzdesi kastedilir. Ama iş daha derin bir analizi gerektiriyorsa, doğru tanımları bir kez daha hatırlamakta yarar vardır. Bu inceliği anlamanın önemi şudur: Enflasyon, mutlaka fiyat artışlarına sebep olur; ama fiyat artışlarının durması, enflasyonun düşmesini mutlaka sağlamaz. Buradan çıkaracağımız ders şudur: Enflasyonu durdurmadan, fiyat artışlarını durdurmak, bir süre işe yaramış gibi gözükebilir ama, bir süre sonra, daha yüksek fiyat artışlarına sebebiyet verebilir. Nasıl, KİT zararlarını kapamak için yapılan zamlar, fiyatları artırmakla birlikte, enflasyonist etki yaratmazsa, KİT'lerin zararına sebebiyet verecek fiyat zammı durdurmaları da ‘‘anti-enflasyonist’’ etki yaratmaz.
* * *
Bir süredir, üç temel kavram etrafında yazı yazıyorum. Birincisi, ‘‘İnsansız iktisat olmaz’’, ikincisi, ‘‘İktisat, hayatın içindedir’’, üçüncüsü ‘‘Tanrı dışta değil, içtedir’’. Bu kavramlar, birbirinin tamamlayıcısıdır. Belki de üçü, tek kavrama indirgenebilir. Neyse, önemli değil. Önemli olan, gelenekçi düşünce okuluna mensup ulusumuzun, ister laik ister dinci olsun, aydınları dahil, bu üç kavramın tersine inanmasıdır. Dolayısıyla, enflasyonu indirmek denilen devasa bir ‘‘toplumsal proje’’ iki, üç tane iyi okumuş bürokratla, ‘‘Washington'u kuvvetli’’ iyi İngilizce konuşan bir, iki bakana ihale edilebilecek ‘‘teknik bir proje’’ haline dönüşmektedir. Önce, bu konuda halkın desteği şarttır, artık popülist politikalara son verelim gibi, basmakalıp bir iki beyan verilmekte, sonra market açmaya gidilen Moskova'dan, soğuk bir gecede aniden fiyat dondurma ültimatomları yayınlanmaktadır.
Enflasyonun bu hükümet tarafından düşürülememesi, geçen hafta Deniz Baykal'ın konuşmasıyla karara bağlanmıştı. Baykal, kendince ‘‘kurnaz tilki’’ politikacı rolünü oynamakta; ‘‘muhalefeti, muhalefete bırakmama’’ taktiği gütmektedir. Düşürün efendim enflasyonu, elinizi tutan mı var, derken tekerleğe çomak sokmaktadır. Enflasyonu indirememe sorumluluğu bakalım kime fatura edilecek?
SON SÖZ: Zor meselelerin kolay çözümü yoktur.
Paylaş