Referandum: The Cumhuriyet mi The Demokrasi mi

AZI İngilizce çoğu Türkçe olan bu başlığı açıklamam gerek. İngilizcede “the” artikeli (harf-i tarif), önüne geldiği kelimeyi, o kelimenin genel olarak ifade ettiği şeyden veya şeylerden ayırır.

Kastedileni özelleştirir. Benzeri bir incelik Arapça’da da vardır. Bunun için elif harfi kullanılır. Mesela Allah (Al-ilah) kelimesinin İngilizcesi “God” değil, “The God”tır. “God” tek başına ilah veya tanrı demektir. Türkçede bu ayırımı yapmanın yolu, cins ismi, özel isim olarak kabul edip, ilk harfini cümle içinde bile büyük harfle yazmaktır.
* * *
12 Eylül’de yapılacak halk oylamasının konusu, anayasa değişiklikleri değildir. İşin esasında, yukarıdaki şekilde irdelenmesi gereken cumhuriyet ile demokrasi, halk oylamasına sunulmaktadır. Ortada ne soyut demokrasiye yaklaşmak ne de cumhuriyetten uzaklaşmak diye bir şey yoktur. Zaten cumhuriyetle demokrasi birbirini tamamlayan kavramlardır.
* * *
Türkiye’de cumhuriyet denince temelde üç şey anlaşılır.
1. Laiklik. Yani, insan aklını özgürleştirmek.
2. Etnik kökeni ne olursa olsun, Türküm demekten mutlu olmak.
3. Tam bağımsızlık. Yani büyük devletlerin vesayetini kabul etmemek.
Cumhuriyeti kuranlar, bunu devrimle gerçekleştirmiştir. Ama nihai amaçları demokratik bir rejim kurmaktı. Endişeleri, seçimle iş başına geleceklerin, cumhuriyeti tahrip etmesiydi. Çünkü devrimleri halk özümsememişti. Hem cumhuriyeti ilelebet payidar etmek, hem de demokrasinin ülkede yerleşmesini istiyorlardı. Bu bir açmazdı. Kendilerince buna bir çare geliştirdiler. Yönetim, demokratik seçimlerle iş başına geleceklere bırakılacaktı. Buna mukabil cumhuriyetin korunmasını ve kollanması görevini, gençlik (üniversiteler), ordu ve yargı yapacaktı. Bu sebeple Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanuna özel bir hüküm koydular. Bu sebeple savcılara “Cumhuriyet savcısı” dediler. Bu sebeple belli kurumları, siyasi iktidarı “denetleyecek ve dengeleyecek” anayasal güçlerle teçhiz etmeye çalıştılar.
* * *
Ancak eşyanın tabiatı, bu kurgunun işlemesine izin vermedi. Bu yüzden askeri müdahaleler de oldu. Oylanan demokrasi üç unsurdan oluşmaktadır.
1. İslam dinine göre düşünme ve yaşama.
2. Etnik kökenlere göre ayrışma.
3. Büyük devletlerin gözüne girme, onların vesayetini kabullenme.
Menderes’in 1950’lerde Meclis’te “Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz” manifestosuyla başlayan cumhuriyet karşıtlığı, demokratik süreç içinde koyulaştı ve kemikleşti. Serbest seçimlerle iktidara gelmek isteyenler ve gelenler, her fırsatta cumhuriyeti tasfiye edip yerine demokrasiyi ikame ettiler. Çünkü bu tutum, onlara iktidar nimetlerini sundu.
* * *
Yukarıda yazılanlar, çıplak gerçeğin en yalın halidir. Pek tabii hayatın kendisi bu kadar keskin çizgilerle tezahür etmez. Okurlar, kendi deneyimlerine göre benim bu kategorik ayırımımı sulandırabilir, tatlandırabilir ve hazmedilecek hale getirebilir. Takdir sizindir.
Son Söz: Görüş ayrılığı yoksa kuvvetler ayrılığı anlamsızdır.
Yazarın Tüm Yazıları