NİSAN ayında TÜFE artışı % 1.68 olunca, yıllık enflasyon % 10’a dayandı.
Sevimli bir deyim olan "patika"nın, yani dalgalanma aralığının dışına çıktı. TÜFE’nin öncü göstergesi sayılan ÜFE ise tam bir felaket. Aylık artış % 4.82. Gerçi bu ÜFE ölçümlerinde bir süredir gariplik vardı. Geçen yıl haziran ayında yıllık ÜFE % 2.08’di. Tabii bu düşüklük, ölçme hatasından başka bir şey değildi. Nisan enflasyonu açıklanmadan önce (sonuçları herhalde bildiği için) Merkez Bankası Başkanı, bol grafikli insanı bayıltan uzun açıklamalar yaptı. Aslında bütün söylediği "enflasyon artışında bizim kusurumuz yoktur" idi. Bütün dünyada gerek gıda maddesi, gerek petrol fiyatları artışından dolayı enflasyonda bir yükselme var. Ama bizdeki yükselme, hele hele TÜFE artışı bu genellemeyle açıklanamayacak kadar yüksek. Üstadlarımız sıkça şunu söyler: Enflasyon, parasal bir olgudur.Merkez bankaları "sıkı para", maliye bakanlıkları "sıkı bütçe" politikası uygularsa, enflasyon yüksekse düşer, düşükse yükselmez.
* * *
Türkiye’de "görünürde" aynen bu politika uygulanmaktadır. Ama enflasyon dört yıldır düşmemekte direnmektedir. Konuya devam etmeden önce size bir fıkra anlatayım. Büyük bir piyanist, dinleyenleri büyüleyen bir konser verir. Konserden sonra şerefine verilen partide, yanına malûmatfuruş hacivatın biri gelir. "Tebrik ederim; bu kadar güzel nasıl çalıyorsunuz, bu başarınızın sırrı nedir?" der. Piyanist cevap verir. Çok basit; doğru parmağı, doğru notanın üstüne, doğru zamanda, doğru şiddette basıyorum, hepsi o kadar. Başarılı iktisadi politika uygulamak da böyledir.
* * *
İzlenen "sözde" sıkı para-sıkı maliye politikasını irdeleyelim.
1. Girişimciler, yatırım için yurt dışından döviz cinsinden, düşük döviz faiziyle, uzun vadeli borçlanabildiği sürece; ulusal paranın faizini yüksek tutarak, ne toplam yatırımları azaltmak, ne de gayrimenkul gibi düşük verimli spekülatif yatırımları caydırmak mümkün değildir.
2. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda, enflasyonu indirmek için "yüksek faiz-düşük kur" politikası uygulayacağını hareketleriyle dünya aleme ilan ve ispat eden para otoritesi, taksitli satışların dövizle veya düşük faizle yapılmasını teşvik eder.
3. Merkez Bankası’nın, faizleri yüksek tutarak piyasaya ödünç para vermemesi, yurt dışından para geldikçe, yurt içinde tedavül eden "para miktarı"nı azaltıcı etki yapmaz.Tam aksine yurt içinde tedavül eden para miktarını büyütür.
4. Ucuz dövizle patlayan ithalat, ithalde ve iç ticarette alınan dolaylı vergi gelirlerini arttırır. Maliye Bakanlığı, ciddi hiç bir tasarruf tedbiri almamasına rağmen, artan vergi gelirleriyle bütçe açıklarını düşürür. Bu enflasyonu düşürmede etkilidir denilen "sıkı bütçe" uygulamasıyla aynı şey değilidr.
5. Cari açık, başka milletlerin parasını harcamaktır. Bu politika, ülke halkının "harcanabilir gelirini" otomatikman arttırır. İç talep coşar.
6. Yüksek faiz geliri, kişiyi, fiyatına bakmaksızın harcama delisi yapar.