SON iki hatfa içinde döviz fiyatları yüksek bir oranda arttı. Pazartesi akşamı Euro fiyatları, 1.90 YTL seviyesine geldi. Euro’daki artışın bu kadar yüksek olmasında, YTL’nin değer kaybının yanında, Amerikan Doları’nın Euro karşısında zayıflamasının da etkisi oldu.
Dolar ise 1.50’lere tırmandı. Borsa düştü, ikinci el tahvil-bono piyasasında faizler yükseldi. Dün ise hava değişti, döviz fiyatları geriledi, borsa yükseldi, faizler düştü. Döviz fiyatlarında gözlenen artış, olması gereken düzeltme istikametindeydi. Ama karşımızda duran tabloda, bir düzeltmeden daha çok bir panik havası vardı. Nitekim panik bitti. Panik "bireylerin, ortaya çıkan bir tehlikeden korunmak için fırsatçı davranışlarla, kendine ve başkalarına, tehlikenin kendisinden daha fazla zarar verecek hareketler yapması halidir".
* * *
Sohbete devam etmeden önce size bir hikáye anlatayım. Ağa, evdeki yardımcı kızı gebe bırakmış. Kızın gebeliğinin çok ilerlediği bir devrede onu, köyün çobanıyla evlendirmiş. Nikáhtan bir ay sonra bebek dünyaya gelmiş. Ağanın akıl hocaları, çobanı karşılarına alıp, bak çocuğun oldu; sorumlulukların arttı. Bundan böyle çok daha fazla çalışmalısın demiş. İktisadi olayların gebelik süresi uzundur. Bu çocuk kimden oldu diye merak edenler, yapacakları analizlere biraz gerilerden başlamalıdır. Ağayı bırakıp, doğan bebekten çobanı sorumlu tutmanın alemi yoktur.
* * *
Ulusal paranın faizi, birden fazla para biriminin fiilen tedavül ettiği Türkiye gibi ülkelerde "tek para birimli" ülkelerdeki gibi işlev görmez. Amerika’da, Avrupa Birliği’nde veya Japonya’da işadamları ve sade vatandaş için tek bir para vardır. O da ulusal paralarıdır. Bu ülkelerde yatırım yapacak işadamları, fizibilite hesaplarını, bankalar uzun vadeli kredi anlaşmalarını ve tasarruf sahipleri mevduatını kendi ulusal parasıyla yapar. Ulusal paranın faizi, o ülkede egemen olan faizdir. Halbuki Türkiye gibi ülkelerde birden fazla para ve birden fazla faiz vardır. Bu ülkelerde farklı para birimlerinin göreli faizleri Hazine ve Merkez Bankası tarafından uygulanan faiz ve borçlanma politikasıyla oluşur. Bu fark, hem ülkeye dışarıdan "sıcak para" gelmesine, hem de ülke içinde "sıcak para" oluşmasına sebep olur. Bu yüzden ulusal para, hak etmediği kadar değerlenir. Yani revalüe olur. Cari açık alır başını gider. Sonra da bu aşırı değerlenmiş paranın ne zaman değer kaybetmeye başlayacağı beklentisi ortaya çıkar. Artık ortam hazırdır. İçten veya dıştan gelen bir olumsuz sinyal, kur artışını tetikleyebilir. Bu basit bir dalga olabilir veya dalga kontroldan çıkabilir.
* * *
Yıllardır "yüksek faiz-düşük kur" çıkmaz bir yoldur diye yazıyorum. Önceleri dediklerim pek taraftar bulmadı. Zamanla "TL’nin aşırı değerlenmesi" belasının Merkez Bankası ve Hazine tarafından izlenen faiz ve borçlanma politikalarından doğduğunu vurgulayan iktisatçıların sayısı arttı. Bir kısmı ise hálá "düşen faiz ile düşük faizin", "yükselen faiz ile yüksek faizin" farkını kavrayamadığı için, bakın faizler düşerken TL değerleniyor; çıkarken değersizleşiyor diye saçmalayıp duruyor.
Son Söz: Hüner, düşülen hendekten çıkmak değil; hendeğe düşmemektir.