BİRAZ boş vaktiniz varsa, gelin sizinle şu "kamu borçlarının, milli gelire oranının" azalışını birlikte irdeleyelim.
AKP iktidarının ekonomik icraatı değerlendirilirken (henüz 2007 tamamlanmadığı için) 2002-2006 sonuçlarını kullanıyoruz. Bu devrede, yani AKP ’nin ilk tam iktidar yılı olan 2002 ’de yüzde 78 olan "Toplam Net Kamu Borcunun, GSMH’ye oranı" 2006’da yüzde 45’e inmiş. Hatırlamakta fayda var, 2001’de bu oran yüzde 90’dı. Avrupa Birliği (AB) kurallarına göre tanımlanmış "Kamu Borcu/GSYİH" oranı ise 2002’de yüzde 93 iken 2006’da yüzde 61’e gerilemiş. Özellikle dış yorumcular tarafından, Türk ekonomisinin en önemli zafiyetlerinden biri olarak ifade edilen kamunun yüksek borçluluğu, nereden bakılırsa bakılsın, dramatik bir şekilde düşmüş. Yani Kemal Derviş’in başlattığı ve AKP’nin sürdürdüğü "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" bu parametrede hedefine ulaşmış.
* * *
TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) son beş yıl içinde, 2001 krizinde batan bankalardan devraldığı varlıkların satışından 15 milyar dolar para toplamış. Bundan sonra yapacağı varlık satışlarından gelecek başka paralar da var. Tüm bu paralar "Net Kamu Borcu" nu küçültmüştür veya küçültecektir. Yani TMSF, kamu borçlarını azaltan bir teşkilat olarak çalışıyor. Hazine ’ye yardımcı oluyor. Harika! Peki, TMSF sattığı bu varlıkları edinirken Hazine ne yapmış acaba? Cevap: Batan bankalarda mevduatı bulunan vatandaş mağdur olmasın diye, bu bankaların öz kaynaklarını güçlendirmek için, onlara yüksek faizli "Hazine Tahvili" vermiş. Yani, kamu borcunu arttırmış.
* * *
Kısaca tekrar edelim. Hazine (yani devlet) 2001 krizinde, mevduat sahibinin tasarrufları deve olmasın, halkın devlete olan güveni sarsılmasın, ülkenin mali itibarı yerle bir olmasın diye, batan bankaları devletleştiriyor. Kaba olarak, o günkü kurlarla 30 milyar dolar "kamu borcu" yaratıyor. Dikkatinizi çekmek isterim, 2001 yılında GSMH 148 milyar dolardır. Bu operasyonla bir anda GSMH’nin yüzde 20’si kadar (bütçe açığından bağımsız olarak) kamu borcu stoku artıyor. Ama bu borç stoku artarken, el konulan varlıklarla ilgili olarak Hazine’nin varlık stoku hanesine herhangi bir kayıt düşülmüyor.
Aslında, borcu arttıran devletleştirme olayı ile TMSF’nin varlık sahibi olmasını sağlayan olay, aynı şey. Sonra bu varlıklar satılıyor ve borç stoku azalıyor. Bu arada zaten devletin olduğu için "ödeme güçlüğüne düşen" ama devletleştirilmeyen Halk, Ziraat gibi bankalar da var. Devlet yani Hazine, bunların içine de yüksek faizli tahvil koyuyor. Tekrar edeyim, bütçe açığından bağımsız olarak, kamu borç stokunu arttırıyor. Ama kamu mal varlıkları artmamış gözüküyor. İlerleyen yıllarda Devlet, Hazine’nin bankalara ödediği faizi, kamu bankasından temettü geliri adı altında kendine gelir diye yazıyor. Bu muhasebe zırvalığı yetmiyor, bilánçosunda devlet tahvili olan bu bankaların bir kısmı satılıyor, elde ettiği paralarla "net" kamu borcunu düşürüyor. Herhalde, kamu borçları nasıl arttı ve nasıl azaldı meselesi, resmi istatistiklere bakıp konuşmaktan öte, daha derin bilimsel tahlil isteyen bir konu.