YENİ yılınızı kutlarım. Size önce bir masal anlatacağım. İki tavuk köyün tozlu yollarında yiyecek ve sevecek ararken, bir cip hızla üzerlerinden geçmiş.
Tavukların eşelediği çukur, iki tekerin arasında kaldığı için ezilmekten kurulmuşlar. Ama ciddi bir sarsıntı geçirmişler. Cipin savurduğu toz yere inmeden, genç tavuk, yaşlısına "üstümüzden ne geçti" diye sormuş. Kart tavuk, tecrübesine güvenerek "herhalde iri bir horozdu" deyince genci, "ne horozmuş ama!" demiş.
* * *
Bugün 2008’in son günü. Büyümenin düştüğü, işsizliğin arttığı, enflasyonun hedeften saptığı, cari açığın genişlediği kısaca tüm makro ekonomik göstergelerin bozulduğu bu yılda herkes birbirine soruyor: "Üzerimizden ne geçti?" Bu kart tavukların sandığı gibi yerel bir kriz değil. Bu koskoca bir dünya krizi. Sadece petrol ve ham madde fiyatlarıyla, Dolar/Euro paritesindeki dalgalanmalar insanı şaşkına çevirmeye yeter. Üstelik kriz daha bitmedi. Fırtına kendi yarattığı güçle tahribata devam ediyor. Kriz, yani fakirleşme önümüzdeki yılda hatta yıllarda devam edecek gibi duruyor. İnşallah, geliş yönünü ve şiddetini kestiremediğimiz bu kriz, geldiği gibi kısa zamanda çeker gider. Bu sefer yanılmayı çok istiyorum.
* * *
Evet, bu kriz bir dünya krizidir ve Amerika’dan çıkmıştır. Bu krizin biz sorumlu değiliz. Ancak, bizim ekonomimiz de çatlak kemik gibiydi. Paramız aşırı değerliydi ve sürdürülemez bir cari açık sarmalına girmiştik. Büyüme yavaşlamıştı. Dışarıdan gelen bu darbe kemiği kırdı. Fena çarpıldık. Başbakan’nın "kriz psikolojiktir" demesi ne kadar yanlışsa, "hükümet, IMF ile anlaşsaydı, kriz bizi fazla etkilemezdi" diye konuşmak da o kadar yanlıştır. Her krizin çıkışında, şiddetini arttırışında halkın moralinin (psikolojisinin) bozuk olmasının pek tabii payı vardır. Bunun böyle olması, "kriz psikolojiktir" ifadesini doğrulamaz. Kriz, psikolojik değil iktisadi bir fenomendir. IMF ile anlaşılıp ülkeye 25 milyar dolar para sokulsaydı da ekonomi küçülecek, işsizlik artacaktı. Otomotiv ihracatındaki düşüşle IMF’den gelmeyen paranın bir ilgisi var mı Allah aşkına?
Son Söz: Bize bişey olmaz diye övünme; kriz çıktı diye dövünme.
Zübüklüğün alemi yok
AZİZ Nesin’in Türkçe’ye kazandırdığı az kullanılan bir sözcüktür, zübük. Tanımı da şöyledir: "İt kağnı yanında yürür, kağnının gölgesini, kendi gölgem sanırmış."
Son altı yedi yıl içinde ABD’nin cari açığından kaynaklanan 5 trilyon doların dünya para piyasalarına akması ve Çin’in ucuz emekle üretilmiş kaliteli sanayi mallarının akıl almaz düşük fiyatlara ihraç etmesi sayesinde, dünyada inanılmaz bir refah patlaması yaşandı. Biz de bu rahmetten nasibimizi aldık. Dünyada ekonomisi son altı-yedi yılda "harikalar yaratmış" en az 20 gelişmekte ülke var. Bunların hepsinin, enflasyonu düştü, ulusal paraları değerlendi, dolar bazında milli gelirleri misliyle arttı. Refahı dünya çapında arttıran bu saadet zinciri sonunda koptu ve kriz çıktı. Biz ne tedbir alırsak alalım Amerika başta olmak üzere Batı ülkeleri toparlanmadan, kriz bitmez. Bizim milli gelirimiz de büyüme rayına oturmaz. Ama krizin etkilerini hafifletmek ve süresini kısaltmak, elimizdedir. Alınacak tedbirlerin başında,
a)bankaların piyasayı finanse etmesini sağlamak,
b)faizleri indirmek,
c)Türk Lirasının değerlenmesine izin vermemek ve
d)bayındırlık harcamalarını arttırmak gelmektedir.
Son Söz: Dışarıdan gelen krizin, çaresi de dışarıdan gelir.
Böbürlenenin bozumu hazin olur
BANA dayanılmaz iç sıkıntısı veren iki olay var. Birincisi, başbakanın her Allahın günü bir vesile yaratıp TV’lere sürekli böbürlenmesidir. Türkiye’nin yüz yılda yapamadığını, kendisi altı yılda yapmış. Laiksek de din kardeşi sayılırız. Bu kadar da atılmaz ki. İkinci, bankacılarımızın "biz çok sağlamız, işimizi çok iyi biliyoruz, dünya gelsin bizden bankacılık öğrensin" edasında gazetelerde boy göstermeleridir. Bankacıların, bilançolarında borçlusu ödeme güçlüğüne düşmüş, teminatı değer kaybetmiş yabancı kredi (toksik varlık) yok diye hava basmaları hatadır. Cari açık veren ülkeler, dış alemden alacaklı değil, borçludur. Dışarıda tuttukları döviz mevduatı dışında, bankalarının aktifleri arasında büyük miktarda "yabancı varlık" olamaz. Ama reel sektörü zorlanan bir ülkede, kötü alacağım yok diyen bankacılara "böyle konuşmakta acele etme, krizde yeteri kadar uzun yaşamadın" denir. Daha da önemlisi, Türk bankalarına sermaye koymuş veya para bağlamış yabancı bankaların Türkiye’den alacaklarının toksik hale gelmiş olmasıdır.