ASLINDA bugün "cárisi açık olanın, limanı kapalı kalamaz" başlıklı baharatlı bir yazı yazmak geçti aklımdan; vazgeçtim. Hay senin tren kazana.
Bugün işleyeceğimiz konu "Acaristanlar Tarihi". Orman yağmalayarak devasa rantlar yaratma ve bu rantların paylaşımı girişimlerinin gerisindeki iktisadi, sosyal ve hukuki dinamikleri anlatmaya çalışacağım.
1. Türkiye’de, buna Osmanlı dönemi de dahildir, meselelerimizi tanımlamak ve çözümünü ortaya koymak adına, söylenmemiş doğru söz ve başlatılmamış bilimsel hiçbir girişim yoktur. Yani bu ülkenin bütün sorunları, en açık bir şekilde hem ortaya konmuştur, hem de bu sorunları çözmek için gerekli bilimsel, yasal ve kurumsal girişimlerin hepsi yapılmıştır. Buna rağmen sorunlar çözülememiş veya çözülmemiştir. Bu, bir kültür sorunudur.
2. Rant; kamunun, arz üzerine koyduğu kısıtlamalar yüzünden, fiyatın, tekelci düzeylere çıkmasından doğan servet transferidir. Rant, milli gelirin bileşenleri olan, a) kár, b) kira, c) faiz ve d) ücret’ten herhangi biri şeklinde tecelli edebilir. Rantla, yukarıda sayılan bileşenler (faktör gelirleri) arasındaki fark, rantın milli geliri artırmamasıdır. Rant, bir apartmadır.
3. Acaristan misali, "rant yaratma" girişimleri niçin ortaya çıkmaktadır? Çünkü büyüyen ekonominin talep ettiği kentsel mekán talebi, devletin getirdiği kısıtlamalar yüzünden karşılanamamaktadır. Kısaca "arsa arzı, arsa talebi" karşısında yetersizdir. Bu da imar izinli arsa fiyatlarının astronomik şekilde yükselmesine neden olmaktadır. Fiyat bu kadar yükselince "organize işler" devreye girip, imar izinsiz arazileri, imar izinli arsa haline dönüştürerek kaçak arsa üretmektedir. Bu dönüştürmeden ortaya çıkan fiyat farkını da (rantı) kendi tahsil etmektedir. Pek tabii bu süreçte "kamusal yetkisini, kişisel çıkar yaratmak" için kullananlara da yeterli miktarda "teşvik primi" ödenmektedir. Bunun adı, yolsuzluktur.
4. Bundan yıllar önce "arsa üretmek" tabiri çok popülerdi. Bu amaçla devlet bir "Arsa Ofisi" kurmuştu. Bu ofis, bir süre arsa üretiyor"muş gibi yaptı". Bu sırada İmar ve İskán Bakanlığı da kentsel ve kırsal iskán projeleri hazırlıyor"muş gibi yaptı". Belediyeler, imar planları yapıp, uyguluyor"muş gibi davrandı". Kolluk kuvvetleri kaçak inşaatı yıkıyor"muş gibi hareket etti". Basın, kaçak yapılaşmayı eleştiriyor"muş gibi yapıp" gecekonducuları kahraman ilan etti. Herkes, yapılanları ayıplıyor"muş gibi yapıp" payını aldı.
5. Toplumun vicdanı olması gereken aydınlar ve meslek kuruluşları, arsa talebi nasıl karşılanır sorusuna cevap aramadılar. Tek bir gün çıkıp "şu bölge imara açılsın" demediler. Neredeyse tüm Türkiye’yi imara kapalı ilan ettiler. Böylece kötü şehircilikle savaşıyor"muş gibi yaptılar".
6. Bu ülkeyi gayri medeni, gayri iktisadi ve çok çirkin hale getiren kaçak yapıların çoğu "organize işlerle" yapılmamaktadır. Tam tersine, organize işlerin yaptığı inşaatlar, dez-organize "gecekondu" (gündüzkondu)lardan kıyas kabul etmeyecek kadar medenidir. Ancak gecekonduculuk, "fakirdir, ne yapsa yeridir" anlamına gelen "garibanizmin" koruması altındadır.
7. Rantlarla, yolsuzlukla ve vahşi şehirleşmeyle mücadele etmenin ana yolu, arsa üretimini artırmaktır. Bunun için, gerçekten orman niteliğini kaybetmiş alanların ve gecekondu bölgelerinin, imara açılması şarttır.
8. En büyük hukuk reformu gerektiren alan, budur. Gerisi palavradır.
Son Söz: Yasal üretim yasaksa, yasadışı üretim rantı kapar.