Paylaş
Milli gelir, milletin yarattığı dönemsel katma değerdir. İki yolla hesaplanır. 1. Harcamalar, 2. Üretim. Bu iki hesabın sonucu aynı değildir. Aralarında “cari denge” ile “stok değişmeleri” toplamı kadar fark vardır. Gelirden fazla (veya az) harcama, aileler için de geçerlidir. Bir ailenin yıllık geliri ile yıllık harcaması da eşit olmayabilir. Aile, borçlanarak veya hazırdan yiyerek, gelirinden çok yatırım ve tüketim harcaması yapabilir. Milletler de yurt dışından borçlanarak veya eldeki mal stoklarını tüketerek, gelirlerin fazla harcama yapabilir. Pek tabii bunun tersi de doğrudur. Milletler de gelirlerinden daha az harcama yapabilir. Mesela uzun yıllardır Amerikan halkı, gelirinden çok; Çin halkı da gelirinden az harcamaktadır. Bir milletin yaptığı tüketim ve yatırım harcamaları toplamında, aşağıdaki düzeltmeler yapılarak milli gelir hesaplanır.
1. Cari açık artması, milli geliri azaltır.
2. Cari açık azalması, milli geliri arttırır.
3. Stok artması, milli geliri arttırır.
4. Stok azalması, milli geliri azaltır.
Geçen hafta açıklanan milli gelir hesapları, cari açığın geçen yıla göre azalmasının milli geliri %7 kadar arttırdığını gösteriyordu. Yani geçen yıla göre daha az “el parası” harcamışız. Stok değişmelerinde de tersi olmuş. Fabrikalar ve tüccar stoklarını azaltmış. Yani halkın satın aldığı malların bir kısmı, bu yıl üretilmemiş. Geçen yıl üretilmiş, bu yıl tüketilmiş. Dolayısıyla stok azalmasını, harcamalardan düşmek gerek. Bu stok azalması da milli gelirin kabaca % 7’sine eşit. Toplam etki sıfır. Milli gelirdeki azalmanın sebebi, özel kesimin yatırım ve tüketim harcamalarını kısması olmuş.
Şimdi geldik bu sohbetin en kafa karıştıran sorusuna. Milli gelir azaldığı için mi tüketim ve yatırım harcamaları azalmış, yoksa yukarıdaki hesapta anlatılana göre harcamalar azaldığı için mi milli gelir düşmüş? Bu, tam bir yumurta tavuk hikâyesidir. İkisi de doğrudur. Hem dün, harcamalar azaldığı için milli gelir düşmüş hem de bugün, milli gelir düştüğü için harcamalar azalıyor. Bu gibi birbirini besleyen sebep-sonuç ilişkilerine “döngü” veya “sarmal” denir. Bir ulusal ekonomi veya dünya ekonomisi böyle bir döngüye kapılınca, ortaya “deflâsyon-depresyon” sarmalı çıkabilir. Yani hem fiyatlar genel seviyesi düşer hem de üretim yani milli gelir azalır. Bu işin çaresi “halkın harcamaktan korktuğu parasını, devletin harcamasıdır”. Buna, çarenin müellifi büyük usta Keynes’in adına izafeten “Keynesgil” yaklaşım adı verilmiştir.
Son Söz: Kriz, üretimi değil, harcamayı arttırarak aşılır.
Paylaş