ÇARŞAMBA öğleden sonra yapılan Para Politikası Kurulu toplantısından yüksekçe bir faiz arttırımı kararı çıktı.
Ertesi gün medya bu olayı "Merkez, faiz silahını çekti, dolar düştü" şeklinde duyurdu. Demek ki "yüksek faiz-düşük kur" getiriyormuş. Hayret! Anlaşılan Merkez Bankası’nın derdi, aylık yüzde 1.8 seviyesine yükselen enflasyon değil; son bir ay içinde artan döviz fiyatlarıymış. Merkez Bankası bunun için faizleri arttırmış. Şöyle bir başlık atılabilse ne güzel olurdu. "Merkez Bankası faiz silahını çekti, enflasyon yıllık yüzde 5’e düştü."
* * *
Hafta başında yabancı bir TV kanalında, Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Amerikan Merkez Bankası FED’in Başkanı ve Japon Merkez Bankası Başkan yardımcısının da katıldığı bir panel toplantısını canlı olarak izledim. FED Başkanı Bernanke’ye şu soru soruldu: Siz FED olarak, piyasaların davranışını ve ekonomideki gidişatı gösteren verileri inceledikten sonra kararlarınızı nasıl alıyorsunuz? Amerikan Merkez Bankası Başkanı’nın cevabı adeta bir ders niteliğindeydi. Başkan, şunları söyledi. Bir ekonomide Merkez Bankası’nın alacağı kararların, istenilen sonuçları hasıl etmesi için, en az 4 en çok 18 ay geçmesi gerekir. Biz, sebep sonuç arasında geçmesi gereken süreyi 8-9 ay olarak kabul ediyoruz. Önümüze konan verilere bakıp, bu bilgilerle ekonominin 8-9 ay sonra nerede olacağını tahmin etmeye çalışıyoruz. Kararlarımızı, 8-9 ay sonra ortaya çıkacak tabloyu etkilemek için alıyoruz. Yoksa dün şu oldu, öyleyse onu değiştirmek için biz bugün şöyle bir karar alalım diye tepki vermiyoruz.
* * *
Merkez Bankası faiz arttırma kararı aldı. Hem de indirirken kullandığı yüzde 0.25 lik basamağın 7 kat fazlasını kullandı ve faizleri yüzde 1,75 arttırdı. Yaklaşık 24 yıldır Hürriyet gibi popüler bir gazetede genellikle iktisatla ilgili fıkralar yazıyorum. Zihinlere kazımak istediğim kavramlardan biri de "reel faiz". Yani, görünen veya nominal tabir edilen faizden, enflasyon etkisini sıyırarak elde edilen "gerçek faiz". Toplumdan, ekonomik olayları tartışırken, bu kavramı akıllarından hiç çıkarmamasını istiyorum. Başarılı olamadığım kesin. Bunun bir sebebi de Batı ülkerinde reel ve nominal faiz arasında farkın bize göre az oluşudur. Biz de ekonomiyi onlardan öğrendiğimiz için, onlar gibi düşünüp, onlar gibi konuşuyoruz. Merkez Bankası’nın ilan ettiği bir gecelik faiz, aylık bazda değerlendirilirse, halen reel olarak sıfır dolayındadır. Merkez Bankası’nın geçmiş yıllarda uyguladığı faiz, düşerken bile reel olarak hep çok yüksek olmuştu. Şimdi faiz artı ama, ortada henüz reel faiz yok. Enflasyonun seyrini görmeden reel faiz hesabı yapmak, esasen mümkün de değildir.
* * *
Gelişmiş ekonomilerde yüksek faiz, büyümeyi yavaşlatarak enflasyonu düşürür. Bu sürdürülebir bir oyundur. Bizim gibi dolarize ülkelerde, yüksek faiz, döviz fiyatını indirerek enflasyonu düşürür. O da cári açığı patlatır ve oyun sürdürülemez hale gelir. Bakalım bu zıtlık nasıl aşılacak ?