Merkez Bankası faizleri yine yükseltti

MERKEZ Bankası, faizleri 25 baz puan (yani % 1’in dörtte biri) düşürerek, bir bakıma faizleri artırmış oldu.

Dünyada döviz (hard currency) diye adlandırılan paraların reel faizleri % 1’ler düzeyinde geziniyor. ABD’de nominal faizler % 40 indirildi. Gerek ABD’den, gerek AB’den faizler indirilecek sinyalleri gelmeye devam ediyor. Diğer yandan gelişmiş ülkelerde enflasyonda yükselme var.

Bu iki değişim hesaba katılınca, yani nominal faizlerde enflasyon düzeltmesi yapılınca "reel faiz"ler bulunur. İşte yukarıda sözünü ettiğim yaklaşık % 1’lik reel faiz böyle hesaplanmıştır. İktisadi karar alma açısından önemli olan bu faiz oranı, budur. Türkiye’de reel faizler ise % 8 dolayında. Merkez Bankası, faizleri çeyrek puan indirerek, Türkiye’nin kemikleşmiş "yüksek faiz-ucuz döviz" politikasından sapmadığını, sapmayacağını (sapamayacağını) tüm dünyaya bir kez daha ilan etmiş oldu.

* * *

"İktisat, müşevviklerden bahseder" (Economics, is about incentives) diye bir söz vardır. Gerçekten iktisat politikası tasarımcıları, aldıkları her kararla, iktisadi karar alıcıları belli yönde hareket etmeye teşvik eder. Politika yapıcıların başında da merkez bankaları ve maliye bakanlıkları (Hazine) gelir. İktisadi karar alıcılar denince de şirketler ve hane halkı kastedilir.

Durum şöyle: Merkez Bankası faizleri yüksek tutuyor. Hazine de döviz cinsinden "düşük faizli-uzun vadeli" borçlanmak yerine, TL cinsinden "yüksek faizli-kısa vadeli" borçlanmayı tercih ediyor. İktisadi politikalar daima "Merkez&Hazine" ortak yapımıdır. Ekonominin iki patronunun birlikte yürüttükleri bu politika ile gerek yurtiçindeki, gerek yurtdışındaki iktisadi karar alıcıları belli bir yönde hareket etmeye teşvik ediyor. "Merkez&Hazine"nin yolladığı mesajı alan yerli ve yabancı işadamları ve hane halkı hangi cihete yöneliyor. Sonunda nasıl bir tablo oluşuyor?

1. Orta vadede kapanması gereken cari işlem açığı, giderek büyüyor.

2. 2007’de büyüme hızı % 4’lere doğru düşerken, döviz açığı 32 milyardan 38 milyar dolara tırmanıyor. Artış oranı % 18.

3. "Yüksek faiz-orta enflasyon" noktasında salınıma giren ekonominin, "düşük faiz-düşük enflasyon" istikrar noktasına geçişi gecikiyor.

4. Bu geçişin yani düzeltmenin "ekonomi küçülürken, cari işlem açığının hızla daralması" anlamına gelen yumuşak iniş senaryosunun hayata geçme ihtimali azalıyor.

5. Sert iniş veya Asaf Savaş’ın deyişiyle "gayri muntazam" düzeltme riski artıyor.

6. Birikimlerini TL’de tutan yerli ve yabancı zenginler, dünyanın en faiz gelirini elde ediyor.

7. Bu faizleri, Türk halkı ödüyor. Bütçesinin gelir tarafını % 70 dolaylı vergilerle dengelemeye çalışan Maliye, geniş halk kitlelerine vergi salıp, onlardan topladığı paraları bir avuç yerli ve yabancı zengine aktarıyor. Bu da İslami ekonomi oluyor.

Son Söz: İslam, türbandan ibaret değildir.
Yazarın Tüm Yazıları