HİÇBİR medeni ülkede, bırakın başıboş dolaşanını, sokakta tasmasız köpek dolaştırılmaz. Bu ülkelerde belediyeler, başıboş köpekleri derhal toplar. Köpeklerin sahibinin bulunması veya sahiplenilmesi için bir süre (genellikle iki hafta) bunlara bakar.
Sonunda bu köpekleri kimse sahiplenmezse, hayvancıklar "uyutulur". Yani öldürülür. Bazı ülkelerde gönüllü dernekler, belediye barınağında bekleme süresi dolan köpekleri alıp özel barınaklarına götürür. Orada daha uzun bir süre bakar. Sahiplenilmesi için çalışır. Hatta doğal ömürlerinin dolması bile beklenir. Ancak, bu bir istisnadır.
* * *
Bizim de aralarına kabul edilmek istediğimiz "medeni ülkelerde" insanlar köpekleri çok sever. Orada sokak köpeği değil, ev köpeği vardır. Köpeğin yaşam mekánı evin içidir. Köpek, sahibinin can yoldaşıdır. Pek tabii kırsal alanda yaşayanlar için köpek, sadece bir "canlı oyuncak" (pet) değil, kır yaşamının vazgeçilmez bir yoldaşıdır. Köpek, diğer bütün hayvanlardan farklıdır. Kediden çok daha zekidir. Fedakárdır, sadıktır ve anlayışlıdır. Sahibi için köpek, hayvan değildir. Bir kişidir, ailenin bir ferdidir. Köpekler sahiplerini eleştirmez. İsterse sahibi, toplum düşmanı azılı bir cani olsun. Köpek için sahip, sahiptir. Sahibinin diğer insanlarla veya devletle olan ilişkileri, vergi veya esrar kaçakçısı olması, nüfuz ticaretiyle kısa zamanda zenginleşmesi köpeği ilgilendirmez. Köpek, sahibini "anası-babası" beller. En azgın ergin bir köpek bile sahibinin yanında çocuklaşır. Köpekler çocukları hem sever hem de kıskanır. Aynen kardeşler arasındaki gibi.
* * *
Türkiye’de köpek meselesi çok karmaşıktır. Türkler, kural olarak köpek sevmez. Kırsal kesimde faydalanmaya dayanan insan-köpek ilişkisinden söz etmiyorum. Bazı İslami mezheplere göre köpek (kelp) kirlidir. Eve köpek sokulmaz. Köpekle öpüşmek, ona yüzünü yalatmak normal bir Türk için tiksindiricidir. Buna karşılık Osmanlı’dan beri başta İstanbul olmak üzere kentlerimiz, başıboş köpeklerle doludur. 100 yıl kadar önce İstanbul’u ziyaret eden köpek sahibi ve köpek seven Avrupalılar, köpek sahibi olmayan ve köpek sevmeyen insanların yaşadığı bir kentte bu kadar çok sayıda "sokak köpeği" olmasını anlamamıştır. Bu durumu çok sakıncalı bulmuştur. Bunun üzerine ecnebilere ayıp olmasın diye İstanbul’daki sokak köpekleri belediye tarafından toplanıp, Hayırsız Ada’ya sürülmüştür. Ama halk, kayıklarla Hayırsız Ada’ya gidip köpekleri beslemiş, hatta bir kısmını şehre taşımıştır. Sonunda yöneticiler, halkın artan tepkisi karşısında daha fazla direnememiş, köpekleri geri getirip yeniden sokaklara salmıştır. Halen sokaklarımızda binlerce başıboş köpek kol gezmektedir.
* * *
Son yıllarda köpek sevmek moda olduktan sonra, sahipsiz köpeklerin sokaklarda yaşaması için savaşmak, bazılarımız için bir "life style" oldu. Medyada da çok sayıda "köpekperest" gazeteci yetişti. Bu kişiler, yurttaşlar ve belediyeler üzerinde ağır baskı uygulamaktalar. Sürekli yalan yanlış şeyler yazıp, kafa karışmakta ve uygar çözümü geciktirmekteler.
SON SÖZ:insana saygısı olan, başıboş köpeği sokağa salmaz.