Paylaş
Mektep mezunu genç bir imam, kuş uçmaz kervan geçmez bir köye tayin edilmiş. Köyün mütevazı camiine girince, daha ilk bakışta mihrabın kıbleyi göstermediğini fark etmiş. Emin olmak için cebindeki pusulayı çıkarmış, ölçümü bir de aletle yapmış. Sonuç aynı; mihrap önemli derecede çarpık duruyor.
Akşam, köyün ileri gelenlerini camiye çağırmış. Onlara camide namaz kılarken, yüzlerini hangi yöne çevirdiklerini sormuş. Köylüler, mihraba doğru demişler. Genç imam, elimdeki pusulayla tahkik ettim, bu caminin mihrabı kıbleye müteveccih değil, yarından tezi yok mihrapta gerekli tadilatı yapıp, yönünü düzelteceğiz demiş.
Köyün muhtarı söz istemiş. Hoca efendi, kıbleye yönelmeden kılınan namazda bir sakatlık var mıdır? İmam, elbette; ama siz bilmeden bu şekilde hareket ettiğiniz için Allah sizin namazlarınızı kabul eder, merak etmeyin demiş. Ancak, şimdi doğrusunu öğrendiğinize göre artık, yüzünüzü kıbleye dönmeniz şarttır. Yoksa, kıldığınız namazlar sayılmaz diye ilave etmiş. Köylüler evlerine, imam da caminin yanındaki odasında uyumaya gitmiş.
Sabah ezanından önce muhtar ve köyün ileri gelenleri imamın kapısını çalmışlar. Hoca Efendi, sen bizim huzurumuzu kaçırdın. Biz bugüne kadar binlerce defa namaz kıldık. Şimdi mihrabın yerini değiştirirsek, her namaz kılışımızda eski namazlarımızın boşa gittiğini düşüneceğiz. İyisi mi sen, köyü derhal terk et. Burada gördüklerini de kimseye söyleme. Biz de eskisi gibi namaz kılmaya devam edelim.
***
Ülkemizde bol miktarda Marksist var. Bunların arasında benim sevdiğim, saydığım kişiler de mevcut. Marksistler, insan haklarının pervasızca çiğnendiği, çevrenin vicdansızca kirletildiği, fikir özgürlüğünün katresinin bile bulunmadığı ceberrut komünist yönetim tarzını bir ömür boyu savundular. Bu rejimi Türkiye'ye getirmek istediler. Bu uğurda mücadele verdiler, hapislerde yattılar. Ne mutlu ki; başaramadılar.
Marksist ideolojiyi esas alan devlet idareleri ve iktisadi sistemler, hayatın gerçeklerine uymadığı için çöktü. Dikkatinizi çekmek isterim. Bu rejimler dışarıdan çökertilmedi. Bizzat en rütbeli komünistler tarafından içeriden tasfiye edildi. Çünkü yanlıştı. Bilimsel değildi.
Bu çöküş, bizim Markçılarımızı da büyük bir sükûtu hayale uğrattı. Dünyaları yıkıldı. Çok üzüldüler. Bir kısmı ‘‘yanılmışım’’ diyecek cesareti gösterdi. Niyetim iyiydi; ama hata ettim dedi. Kendiyle barıştı. Yitik yıllarını, elleriyle toprağa gömdü. Az bir kısmı ise direniyor. Hatadan dönmeye ‘‘döneklik’’, hatada ısrara ‘‘tutarlılık’’ diyor. Yanılgıyı, yenilgi olarak algılıyor. İntikam fırsatı kolluyor. Ortada kalanlar da, bir Marksistin asla sahiplenmeye hakkı olmayan ‘‘değerlerin’’ savunucusu kesildi. Özgürlükçü, çevreci ve devlet baskısı karşıtı oldu. Aynen faşist dincilerin, liberal demokrat rolünü oynama sahtekârlıkları gibi. N'apalım... Bir hayatı boşa geçirmiş, üstelik, yanlış namaz kılmış olmak ağır bir yük. Onlar böyle mutlu oluyorsa, bunu çok görmemek gerek.
SON SÖZ: Yalanla avun, ama kandırdım sanma.
Paylaş