Marka mı, kurum itibarı mı hangisi daha önemlidir

VAR olmanın hikmeti, diğer varlıklarla etkileşim içinde olmaktır.

Haberin Devamı

Var olan, ama kendinden başka hiçbir şeyle etkileşim içinde bulunmayan şey, aslında yoktur. Daha doğrusu, onunla etkileşim içinde bulunmayanlar için yoktur. Etkileşim için ise iletişim gerekir. Öyleyse; var olmak, bilmek ve bilinmektir. Eğer bir şey fizik olarak varsa, ama onun varlığından kimsenin haberi yoksa o şey ekonomik olarak yok demektir. İlk bakışta mantıksız gelebilir; ama var olmanın da bir derecesi vardır. Yani bir şey mantıken “ya vardır, ya da yoktur; bunun arasında üçüncü bir hal mevcut değildir” dense bile, hayatın kendisinde yani toplumsal ve ekonomik yaşamda mesele “ne kadar varım” sorunudur. Ne kadar varım sorgulamasının açılmış hali de “acaba benim varlığımın kaç kişi farkındadır?” sorusudur.

* * *

İnsanlar, başkalarının indinde yeterince “itibar sahibi” olamamışlarsa yaptıkları işte ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, bunun keyfini süremezler. Bundan daha önemlisi, ekonomik başarının sürekli olabilmesi için kişisel veya kurumsal “itibar” sahibi olmak şarttır. Bu sebep-sonuç ilişkisi işadamlarınca iyice anlaşıldığından olacak, patronlar ve üst yöneticiler, git gide daha fazla itibar kazanma peşinde koşar oldular. Her gün gazete ve dergi sayfalarında veya ekranlarda itibar sahibi olmak için yırtınan “göğsü dışarı çıkık, karnı içeri çekik” insan manzaraları seyrediyoruz.

* * *

Haberin Devamı

Birçok reklâm firması, eskiden şirketin cirosunu ve kârlılığını arttırmak için “marka inşa etmek” üzerine kafa yorardı. Şimdilerde ise “kurumsal iletişim” etkinlikleri hazırlayarak firmalara kamuoyunda itibar kazandırmaya odaklandı. Amerika’dan gelen haberler, önümüzdeki on yılda firmaların tanıtım harcamalarının önemli bir kısmını “ürüne itibar kazandırmak” yerine “firmaya itibar kazandırmak” için tahsis edeceğini söylüyor. Medya kuruluşları da bu yeni eğilimi sezdiklerinden olacak, daha çok ürün reklâmı almak yerine, firmaları ve patronları efsaneleştirmeye yönelik “haber kisvesi altında kişisel reklâmlar” yayımlamaya ağırlık verir oldu.

* * *

Markanın tanımı, “müşteriye bir vaat ve verilen bir sözdür”. Yani, nihai tüketici veya kullanıcı, belli bir markayı tercih ederken satın aldığı ürünün kalitesinden emindir. Bu, müşterinin ürünle birlikte satın aldığı “garanti”dir. Markalı malın fiyatı, garanti bedelini de içerdiği için markasız (garantisiz) maldan yüksek olur. Tüketici de bunu seve, seve öder.

* * *

Haberin Devamı

Kurum kimliğinin markalaşması yani itibarının yükselmesi de kamuya verilen bir sözdür. Bu, o firma yöneticilerinin veya patronlarının, firmanın kârını maksimize etmeye çalışırken kamu yararına halel getirmeyeceği ve hatta icabında kamu çıkarı için kârından fedakârlık edeceği sözüdür. Bu söz firmaya itibar, itibar da imtiyaz kazandırır. Söz de tutulmak için verilir. Söz tutulmazsa, imtiyaz iptal edilir.

Son Söz: Verilmeyen söz, tutulmayan sözden evladır.

Yazarın Tüm Yazıları