Paylaş
Bu toplantı, genelde Türkiye özelde İstanbul için bir nimettir. Hükümet de bunun farkında olduğundan bu ve benzeri kongreler yapılabilsin diye İstanbul’da bir “Kongre Vadisi” inşa ettirmiştir. Bundan sonra da her yıl yapılacak onlarca büyük kongreye İstanbul ve diğer şehirlerimiz ev sahipliği edecektir. “Kongre Turizmi” diğer turizm türlerine (tatil, tarih, spor, kumar, sanat, seks, doğa v.s.) göre getirisi en yüksek olandır. Kongrelere katılanlar varlıklı kişilerdir. İyi para harcarlar. Kongreler dolayısıyla otellerde yer bulunmaz olur ve konakla fiyatları artar. Daha da önemlisi, kongre vesilesiyle turistik geziye çıkan yöneticiler,seyahat giderlerini mensup oldukları kurum ve kuruluşlara fatura eder. Serbest meslek erbabı uzmanlar da bilimsel bir kongreye katıldıkları gerekçesiyle seyahat giderlerini, gelir vergisi matrahından düşer. Böylece harcadıkları paranın cepten çıkan kısmı küçülür. Bu vergi kolaylığı, kongre turizmindeki patlamanın esas sebebidir.
* * *
Gelelim IMF’nin haline. Bilindiği gibi 1929 yılında başlayan ve yaklaşık 10 yıl süren iktisadi “Buhran” (depresyon) iktisadın bilimleşmesine çok büyük katkı yapmıştır. Bu buhrandan çıkarılan ilk ders, uluslar arası iktisadi ilişkilerin, tekrar krizlere sebep olmaması için bir “küresel ödeme veya para sistemi” kurulması gerektiğidir. İşte bu, IMF’nin varlık nedenidir. Ama ne yazık ki, 2008 yılında dünyada yeniden bir iktisadi kriz patlak vermiştir. Demek ki IMF misyonunu yapamamıştır. Ancak krizden önce işlevsiz kalmak üzere olan IMF’ye bu kriz ilaç gibi gelmiş ve IMF yeniden canlanmıştır. Kısaca IMF yönetimi, krizi fırsata çevirmiştir. Küresel krizin yakmış olması gereken IMF, küllerinden yeniden doğmuştur. İşte buna şapka çıkarılır.
* * *
Dünya ekonomik krizi yavaş, yavaş sona ermektedir. Bu krizin bir buhrana dönüşmemesinin sebebi 1929 Buhran’ından çıkarılan ikinci derstir. Bu ders şuydu: “İktisadi krizlerde para ve maliye politikaları gevşetilir; gevşetmenin de sınırı yoktur.” Aynen bu yapılmıştır. Ancak yan etkisi olmayan veya doz aşımında tehlikeli hale gelmeyen ilaç yoktur. Şimdi dünyanın iktisadi gündeminde bir numaralı soru şudur: Gevşeyen para ve maliye politikalarını tekrar sıkılamanın zamanı gelmiş midir? Çünkü tedbirler “t-1” zamanında alınmalıdır. Buna eskiler “olacaklara takaddüm etmek” derlerdi. Şimdi de “pro-aktif olmak” deniyor. Bunu iyi şoförlüğün “viraja girmeden aracı yavaşlatması” kuralına benzetebiliriz. Aksi takdirde araç savrulur ve hatta viraj alırken fren yapılırsa devrilebilir. Yani gevşek politikalar, kötü sonuç vermeden “sıkılaştırma” başlamalıdır. Buradaki savrulma “enflasyon” patlamasıdır.
Son Söz: Doğru tedbirden önemlisi, doğru zamanlamadır.
Paylaş