LAİKLERLE, dindarlar veya günün moda kelimeleriyle "laikçiler" ile "dinciler" arasında cereyan eden tartışma oyununda haksız bir kural var.
Dinciler, laikçilerin "hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir" şeklinde tanımlanacak inanç dünyasına rahatça giriyorlar. Bu alanda geliştirilmiş her tür fikir ve kanıtı, kendi tezlerini savunurken istedikleri gibi kullanıyorlar. Laikler, mezhepleri icabı, dindarların kaynak kullanma özgürlüğünü kabul ediyor. Ancak bunun tersine dindarlar razı olmuyor. Yani laikler kendi tezlerini savunurken "Referansım İslam’dır" diyen dindarların kaynaklarına girip, onun içindeki fikir ve kanıtları kullanmaya kalkınca, dindarlar hemen ayağa kalkıyor. Sen ne anlarsın İslam’dan, Arapça biliyor musun, sözlüğe bakarak Kuran tefsir edilmez, onu ulemaya sormak gerekir diye laiklerin araştırma ve fikir üretme özgürlüğünü kısıtlamaya çalışıyorlar.
* * *
Gazetemiz yazarlarından Özdemir İnce, şairin dediğini yaptı ve türban için yerden göğe kadar dizilen küplerin en alttakini (İslam’ın temel kaynağı Kuran’ı kullanarak) çekti. Müthiş bir gümbürtü seyreyledik. Ben zaten yıllardır bu "siz anlamazsınız" laflarına kulak bile asmadım. Hatta genelde tüm dinlerin özelde İslam’ın toplum hayatı içindeki işlevini dindarlardan çok daha iyi anladığım kanaatindeyim. Bu sütunda "Dindarların Allah inancı zayıf olur", "Dinsiz insan olur, Allahsız insan olmaz", "İlim, din kapısından sığmaz; din, ilim kapısından sığar" diye son sözlerle biten yazılar yazdım. İslam’ın kendi kaynağını kullanarak, insana şah damarından da yakın olan Allah’a yaklaşmak için Arabistan’a gitmek gerekmez inancımı açıkça ifade ettim. Bir şeyi (mesela dini) onun içinde kalarak incelemeye çalışanlar, onun bütününü göremez, bütünü görmek için ona dışardan bakmak lazımdır dedim. Tenkit de, takdir de aldım.
* * *
Geçen hafta bugün, dokuz yıl önce yazdığım "Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak" yazısını tekrar yayımladım. Laikler, kendi değer sistemleri icabı demokrasiyi savunur. Bunun tek istisnası, bizatihi demokrasinin tehlikeye girmesidir. Demokrasimiz kurtulmuştur. Bu sonucun alınmasında iktidar durağına gelince "demokrasi tramvayından" inmeyen Müslümanlara minnet borçluyuz. Şimdi önümüzde başarılması çok daha zor bir iş var. O da İslam’ın kurtarılmasıdır. İsterseniz buna, Müslümanların kurtarılması, isterseniz İslam’ın Müslümanların elinden ve dilinden kurtarılması deyin. Ne İslam’ın ne de Müslümanların kurtarılmaya ihtiyacı yok diyenler çıkacaktır; önemli değil. Hakikat, gün gibi ortadadır. Bu sadece benim değil pek çok İslam bilgininin de düşüncesidir. Uzun yıllar önce Mehmet Akif de bu ihtiyaca işaret etmişti. İşte burada laiklere çok iş düşmektedir. Çünkü Müslümanlar, gelenekçi İslam’ı, içine düştüğü çelişkilerden kurtarma konusunda tükenmiştir. Mesela ekonomiyi faiz olmadan yönetememekte ama faizin günah olduğuna inanmaktalar. Yahudilerle ve Hıristiyanlarla dost olmayın hükmünü yok sayıp, İsrail’le, ABD’yle ve AB ile müttefik olmanın yollarını aramaktalar. Kadın haklarını çağa uygun olarak genişletmek için, kadınların sıkı sıkıya örtünmeden sokağa çıkmasını yasağını özgürlük diye savunmaktalar. Bunlar çelişkidir.