BİLİNDİĞİ gibi iktisadi krizlerin temel bir tanımı vardır. O da milli gelirin düşmesidir. Krizler, hafiften ağıra doğru derecelendirilir. Uzun süren ve milli gelirin yüksek oranda düşmesine yol açan krizlere "buhran" (depresyon) denir. Henüz depresyon aşamasında olunmasa bile, dünyada ve ülkemizde bir iktisadi kriz yaşandığı kesindir. Son açıklanan sanayi üretim istatistikleri, kriz içinde olup olunmadığı hususunda artık hiç bir tereddüde mahal bırakmamıştır. Kriz çoktan gelmiştir. Şimdi krizden çıkmanın yollarını tartışmanın zamanıdır.
* * *
İstenmeyen bir sonucu ortadan kaldırmak için, onu yaratan sebebi ortadan kaldırmak akla gelen ilk çaredir. Ancak bu önlem, birçok durumda olduğu gibi krizden çıkmada da yeterli olmayabilir. Çünkü kriz, dağdan yuvarlanan bir kaya gibi, arkasından iten bir şey olmasa bile, eğim uygunsa, kendi enerjisiyle yol almaya ve tahribata devam edebilir.
* * *
İçinde yaşadığımız kriz, reel olmayan sektörden çıkmıştır. Zaten bütün iktisadi krizler, finansal (reel olmayan) sektörden çıkar. Oradan güven bunalımı aşamasına geçer. Sonunda iktisadi (milli geliri azaltan) kriz haline dönüşür. Milli gelirin azalmasının diğer adı da işsizliğin artmasıdır. İşsizlik, her zaman en büyük sosyo-ekonomik beladır. İşsizlik, işini kaybedenler için "gelirsizlik" olmasın diye, işsizlik sigortası icat edilmiştir. İşsizlik ödenekleri, kısa bir süre için prim birikimlerinden karşılanır. Uzun süreli hallerde "çalışanların, çalışmayanlara da bakması" şekline dönüşür. Bu "olandan, olmayana gelir transferi" devlet tarafından, dolaylı veya dolaysız vergiler salınarak yapılır. Üretimin düşmesi ve tüketim harcamaların sürmesiyle birlikte, kriz bir süre sonra kendiliğinden geçer diye ümit edilir.
Ancak kazın ayağı öyle değildir. Büyük usta Keynes ve onu bize anlatan Sadun Aren hocamız, kendi haline bırakılan krizlerin "fakirlikte dengelenme" ile sonuçlanabileceğini söylemiştir. Ekonomi, kendi iç veya dış dinamikleriyle dengeye gelir demek, zenginlikte yani tam istihdamda dengeye gelir demek değildir. Bu denge, fukaralıkta da teşekkül edebilir. Ekonomide "tek" değil, "çok" denge (veya denklik) hali vardır.
* * *
Krizden çıkış mimarisinin amacı, yeni ekonomik dengenin, mümkün olan en düşük işsizlik düzeyinde teşekkül etmesini sağlamaktır. Bunun için, dünyada alınmakta olan "reel faizleri eksiye indirme-bankalara nakit şırıngalama-sermaye takviye etme" önlemleri yeterli olmazsa, çekinmeden "devlet eliyle talep yaratma" yoluna da gidilebilir. Bu bağlamda devletin yapması gereken, açık bütçeyle talep yaratmak için halka doğrudan gelir desteği sağlamak değil, altyapı yatırımlarını hızlandırmaktır. Açık bütçeyle kriz çözmek, bizim gibi "cari açık müptelası" ülkelerde çok ciddi bir ameliyattır. Becerilemezse, ülke hiper enflasyon altında iflasa sürüklenir. Bu ise ülkeyi ekonomik krizden çıkarmanın temel amacıyla çelişir. Hipokrat’ın tabiplere tavsiyesi, iktisatçılar için de geçerlidir.
Son Söz: Ekonomiye faydalı olmayı bırak; önce, zararlı olma.