IMF’nin baş iktisatçısı Chicago Üniversitesi profesörlerinden Raguham Rajan, hocalığa dönmeye karar vermiş.
Tam bu sırada da meslektaşlarıyla birlikte yürüttüğü "yabancı sermaye ile büyüme" arasındaki ilişkileri irdeleyen bir çalışmasının sonuçlarını kamuoyuna açıklamış. Bu çalışma 1970-2004 yılları arasını kapsıyor. Gelişmekte olan ülkelerin bu 35 yıllık döneme ait bilgileri derlenmiş ve matematik bir analize tabi tutulmuş. Anlaşılmış ki, doğrudan yatırımlar hariç, az yabancı sermaye çeken ülkeler, çok yabancı sermaye çeken ülkelerden daha hızlı büyümüş. Bunun sebebini de, bir ülkeye "hazmedemeyeceği" kadar bol döviz girişinin, o ülkede döviz fiyatları olması gerekenin altına düşürmesi ve kalkınmanın motoru olan sanayi sektörünün rekabet gücünün zayıflaması olarak açıklamışlar.
* * *
Dünyanın ünlü iktisatçılarının, hele hele IMF baş iktisatçısı gibi bir unvana ulaşan bir iktisat profesörünün, uzun araştırmalardan ve yüksek matematik analizlerden sonra böyle sonuçlara ulaşması beni çok memnun etti doğrusu. Bu köşeyi izleyenler, "Yahu sen aynen bunu söylüyordun, tabii senin fikrini destekleyenler çıkınca sevineceksin" diyeceklerdir. Doğrudur; yazdıklarımdan ne kadar emin olursam olayım, bazan içime, acaba yanılıyor muyum diye bir kuşku düşüyor. O zaman başım dönüyor ve tüm bedenimi ter basıyor. Tekrar sıfırdan düşünmeye başlıyor, hatalı ifadelerimi düzeltiyor ve kendimi yavaşça toparlıyorum. Ama IMF’nin baş iktisatçısı, beni doğrulayınca keyfim hemen yerine geliyor.
* * *
Bundan bir süre önce "dobezite" diye bir kelime uydurmuş ve bu kelimenin temsil ettiği kavramı ve yol açtığı sonuçları bir makale halinde sizlere sunmuştum. Dobezite "döviz ile obez" sözcüklerinden türetilmiştir. Döviz, bilindiği gibi yabancı "sert para" (hard currency) demek. Obez ise, sağlıksız şişman, obezite de sağlıksız şişmanlık oluyor. Obezler de, aynen sağlıklı insanlar gibi, insan yaşamı için gerekli gıdaları tüketiyor. Ama gereğinden fazlasını. Bu yüzden obez vücutlarda, kas gelişeceğine, yağ birikiyor. Biriken yağ, vücudu büyütüyor ama, iş yapma kapasitesini artırmıyor. Aksine kaslar için fazladan bir yük teşkil ediyor. Aynen ucuz dövizle patlayan ithalatın, gümrükte alınan vergileri ve iç ticarette kárları yükselterek, milli geliri büyüttüğü gibi. Ama düşük fiyatlı döviz, sanayinin rekabet gücünü kırıp "net katma değer ihracatını" azaltıyor. Yani ülkenin döviz kazanma yeteneği hırpalanıyor. Cari açık artıyor, dış borçlar büyüyor ve bu sebepten ekonomik bünye, dış kaynaklı finansal krizlere karşı dirençsizleşiyor. Kriz vurunca da büyüme kesintiye uğruyor. Yani dobezite, bilinen deyimiyle "sürdürülemez" bir tablo yaratıyor.
Son Söz: Arpanın fazlası ata, dövizin fazlası ekonomiye yaramaz.