Paylaş
Ortada küresel kriz falan yokken, Avrupa Birliği yönetimi, üyelerinden bütçe açıklarını, milli gelirlerinin yüzde 3’den düşük tutmasını istemişti. Gelgelelim ortada bir kriz var. Nitekim AB ülkelerinin, Amerika’nın, kısaca Norveç hariç Dünya’nın hemen, hemen tüm ülkeleri, 2009 yılında Türkiye’den daha yüksek oranda bütçe açığı verecektir. Fazlaca kafa yormadan “el ile gelen, düğün bayram” deyip, biz de bütçe açığını fazla dert etmemeliyiz sonucuna varılabilir. Ben bu yazıda, “bütçe açığını dert etme, dış borcu dert et” tezini anlatacağım.
* * *
Son yıllarda “faiz dışı fazla” diye anlaşılmaz bir ifadeyi irdeleyip durduk. Bunun doğrusu, “faiz düşülmeden önce” bütçe fazlasıdır. İngilizceden kelime, kelime tercüme edilse buna “birincil denge” demek gerekir. Bizim bütçemiz son dönemde hep açık verdi ama “birincil denge” de fazlası vardı. Onun için, faiz dışı fazla deyip durduk. Bu fazla sayesinde kamunun borç stokunun milli gelire oranı düştü. Bu da Türk ekonomisinin sağlıklı hale geldiğinin bir nişanesi olarak sıkça tekrarlandı. 2009’da bütçemiz yine açık verecek, ama bu sefer faizler düşülmeden de açık verecek. Yani faiz dışı fazla, “faiz dışı açık” oldu. Dolayısıyla kamu borçlarının milli gelire oranı artacaktır. Açıklama bitti. Gelelim sohbete.
* * *
Bir ülke ekonomisinin en önemli aktörü devlettir/kamudur. Devlet kelimesinin geniş tanımı içine, sadece merkezi idare değil, yerel yönetimler (il özel idareleri ve belediyeler) ile Kamu İktisadi Kuruluşları da girer. Belediye tanımının içinde Belediye İktisadi Kuruluşları da dâhildir. “Kamu Borcu” denice tüm bunları düşünmek gerekir. İş burada da bitmez. Tasarruf Mevduatı Sigortası ile yazılı veya sözlü Hazine Garantileri dolayısıyla devletin “hesaplara dâhil edilmeyen” borçları vardır. Bunlar şartlar oluşunca görünür hale gelir. Ancak devletin, fiziki ve finansal varlıkları da vardır. Kamunun net borcu, bunların farkına eşittir. Mesela özelleştirmeler yoluyla kamu varlıkları satılınca, kamunun brüt borcu azalır. Ama net borcu değişmez. Çünkü aynı işlemle varlıklar da azalmıştır. Geçen 7 yılda azalan kamu borcu hikâyesinin gerisinde bu da vardır. Kamu borcunun milli gelire oranından daha önemlisi, kamunun ödediği “reel faizin” (cari fiyatla) bütçeye ve milli gelire oranıdır. Reel faizlerin düştüğü bu yıl, borç stoku artıyor diye üzüleceğimize, kamunun reel faiz yükü düşüyor diye sevinmeliyiz. Esas kötü olan şey, bütçe açığının dış borçla kapatılmasıdır. Çünkü açık, dış borçla kapatılırsa, halkın yükümlülüğü artar. İç borçla kapatılırsa, yükümlülük artmaz. Çünkü devlet, kamu; kamu da halktır.
Son Söz: Anlamadığın duaya, ne âmin de ne de ağla.
Paylaş