Paylaş
Basit mantıkla bu iki “günah” enflasyonu doğurur. Enflasyon ise kıyametin iktisadi adıdır. Kıyamet kâhinliği, iktisatçıların meslek hastalığıdır. Her kâhin gibi iktisatçılar da sık sık, kıyamet alameti görür. Durmuş bir saatin günde iki defa doğru vakti göstermesi gibi, iktisatçı kehanetleri de 24 yılda iki defa tutar. Bir sonraki kehanetinde çuvallayıncaya kadar “dediği çıkan” iktisatçının böbürlenmesi sürer gider. Ancak iktisatçının esas yeteneği 24 kehanette 22 kez yanılmasını olağanüstü güzel açıklamasıdır.
* * *
Fizikçiler, güneş tutulmasını saniyesi saniyesine önceden hesaplayabilir. Ama iktisatçılar muhtemel krizlerin zamanını, şiddetini ve süresini bilemez. Bunun üç sebebi vardır.
1. İktisadi olaylar insan davranışlarına göre şekillenir. İnsan davranışları, tepkisel ve duygusaldır. Cansız madde davranışları gibi modellenemez ve kestirilemez.
2. İktisadın kullandığı iki ölçme disiplini olan “muhasebe” ve “istatistik” henüz güvenilir ve tutarlı bilgi üretecek kadar gelişmiş değildir.
3. İktisadi olayların sebep ve sonuçları bir doğru üzerinde değil, çember veya sarmal üzerinde hareket eder. Dolayısıyla, sebeple sonuç sürekli yer değiştirir.
Adam yolda yürürken durmadan parmaklarını şıkırdatıyormuş. Niçin böyle yapıyorsun diye sormuşlar. O da sinek kovalıyorum diye yanıtlamış. Ama etrafta hiç sinek yok denince, o da: Tabii olmaz; çünkü ben parmaklarımı şıkırdatıyorum, demiş.
* * *
Pek çok kişi iktisatla, kamu maliyesini aynı şey zanneder. Bu yüzden bazı kamu finansman oranları iktisaden “tartışılmaz doğru” sanılır. Kamu borcunun milli gelire oranı bunlardan biridir. AB kıstaslarına göre, bu oran yüzde 60’ı geçmemeli denmiştir. Ancak bu yüzde 60, çevrenin çapa oranı “pi” gibi bir sabite değildir. Ayrıca anlattığı şey sınırlıdır. Çünkü:
1. Kamu borcu bir “stok”tur. Milli gelir ise “akım”dır. “Stok bölü akım” oranından hüküm çıkarmak zordur.
2. Kamu borcunu bir şeye oranlamak gerekiyorsa, paydaya “Milli Servet” yazılmalıdır. İkisi de stok sayılardır.
3. Milli gelirle orantılı olması gereken büyüklük, kamunun ödediği reel faizdir. Çünkü ikisi de “akım” hesabıdır.
4. Kamu (public) hem “devlet” hem de “halk” anlamına gelir. Kamu borcu, halkın borcudur. Kamu borcunun alacaklısı da halktır. Dış borç hariç, halkın borcu daima sıfırdır.
5. Toplam sıfır olsa bile, bireylerin net borcu birbirine eşit değildir. Bu bir “servet dağılımı” sorunudur.
6. Kamunun ödediği faiz ise “milli gelirin tekrar dağılımı” sorunudur. Birbirine karıştırılmamalıdır.
Son Söz: Anlamadığın hesaba, âmin deme.
Paylaş