Kârlıyım, gururluyum

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Siz hiç çok gol attığı için üzülen futbolcu duydunuz mu? Ya da çok ağır kaldırdığı için utanan halterci veya yüz metreyi 10 saniyenin altında koştuğu için mahcubiyetinden insan içine çıkamayan koşucu? Hele hele, tüm rakiplerini daha ilk devrede tuşla yendikten sonra ‘‘yerin dibine girseydim de, böyle maç çıkarmasaydım’’ diyen güreşçi?

İsterseniz şu soruları da soralım? Yaptığı açık kalp ameliyatlarında yüzde 99.9 başarılı olan ve hastalarını beş gün içinde taburcu eden bir kalp cerrahı, bu performansından elem duyar mı? Sorumluluğunu üstlendiği yapım projelerini daima zamanında bitiren, tutturduğu iş kalitesiyle göz kamaştıran, yakaladığı maliyet tasarruflarıyla parmak ısırtan şantiye şefi bir mühendis, ‘‘Yahu, ben ne aşağılık adamım, bu kadar da iyi sonuç alınmaz ki’’ diye hayıflanır mı? Aman diğer mühendisler de benim gibi olmasın der mi? Bu mühendis, meslektaşlarına kötü örnek teşkil eder mi?

Gelelim askeri başarılara. Hiç, düşmanı yendiği için utanan komutan olur mu? Savaşı kazanmış askeri birlik ‘‘Niçin galip geldiniz?’’ diye eleştirilir mi? Bu birliğe mensup erler, memleketlerine döndüklerinde yuhalanır mı? Şerefsizler, utanmadınız mı düşmanı perişan etmeye diye yüzlerine tükürülür mü?

* * *

İş hayatında da başarı budur. İş hayatı:

1) İnsanın, yeteneklerini geliştirmesi, dayanıklılığını artırması ve kendi sınırlarını zorlaması bakımından spora;

2) Değerli sonuçları elde edilmesi ancak bilgi ve becerinin bir arada kullanılmasıyla mümkün olduğundan profesyonel performansa,

3) Düşmanın (rakiplerinin) zihinlerini okuyup, en az zaiyatlı galibiyet strateji ve taktikleri geliştirirken, ‘‘birlik ruhunu’’ da yüksek düzeye getirerek, savaş planını ‘‘kuvveden, fiile‘‘ (hayalden hayata) geçirebilme bakımından askerliğe benzer. Şimdi, derhal şu soruları sormanın sırasıdır:

1) İş hayatında başarının ölçüsü nedir?

2) Sahtesi var mıdır, nasıl anlaşılır?

İş hayatında başarının ölçüsü, ‘‘iktisadi kârlılık’’tır. Bunun anlamı, kullandığı sermayenin verimini, sermayenin maliyetinin üstüne çıkarmaktır. Bununla da yetinmeyip, her yıl yeni rekorlar peşinde koşmaktır. İktisadi kârlılık, bir başka deyişle ‘‘iktisadi katma değer’’ yaratmaktır.

İş hayatında, başarının sahtesine çok rastlanır. Sahte başarı ile gerçek başarı arasındaki fark, ‘‘rant’’tır. Rant, akraba, hemşehri, cemiyet veya partili dayanışmasını çeteye dönüştürmekle başlar. Rant, imar katakullileri, devlet teşvikleri, maksada uygun vergi istisnaları, başkalarının parasını, piyasa fiyatının altında veya beleşe kullanma ve/veya riske atma, halkın parasını, devlet bankaları aracılığıyla araklama gibi ‘‘yapay kıtlık yaratma teknikleri’’ kullanarak elde edilir. Muhasebenin hesapladığı kârdan rantlar düşülürse, geriye ‘‘işletme kârı’’ kalır. Bu kârdan da, öz sermaye maliyeti indirilirse, bulunan rakam ‘‘iktisadi kâr’’ veya ‘‘iktisadi katma değer’’dir.

Milli gelir ise, kişi ve kurumların yarattığı katma değerler toplamıdır.

SON SÖZ: Zarar, emanete ihanet; kâr etmek, topluma hizmettir.













Yazarın Tüm Yazıları