BAŞLIKTAKİ kelimeyi bilhassa üçe böldüm. İstikrar kelimesi “karar”dan geliyor.
Kararlı, dengeli, oynak olmayan, bir inip-bir çıkmayan, oturmuş, yerine yerleşmiş anlamlarına geliyor. Kısaca iyi bir şeyden bahsediyoruz. İyi bir şeyin yokluğu ise, kötüdür. Kimse “istikrarsız-lık” istemez. Kelimenin son parçası olan “laştırma” ise birsinin bizi o hale getirmesi veya bizim birisini o hale getirmemiz demektir. Gerçekten de öyledir. Bazen bir ülke, yalnız kendi akılsızlığından değil, başkalarının yüzünden ekonomik istikrarını kaybeder. Mesela Yunanistan, ahalisi tavernada sabahlara kadar tabak kırdığı için iktisadi istikrarını kaybetmedi. Onları, kötü yola düşmeye AB’li zengin dostları bol para vererek adeta teşvik etti. Fatmagül’ün suçu ne? FİYAT İSTİKRARI DÜŞÜK ENFLASYONDUR Büyük bir ekonomik dönüşümün yaşandığı 1980’li yıllarda gerek ABD Başkanı Reagan, gerek İngiltere Başbakanı Thatcher gerekse Türk Başbakanı Özal ve muhtemelen başka ülkelerin başkanları da hep “istikrar” peşindeydi. 1980’de başlayan “Yeni Ekonomik Düzen” üç strateji üzerine inşa edilmişti. 1. Stabilizasyon (Fiyat İstikrarı) 2. Privatizasyon (Özelleştirme) 3. Liberasyon (Serbestleşme). Ancak o yıllarda istikrar kelimesi “fiyat istikrarı” demekti. Çünkü 1970’ler “ücret-fiyat” sarmalıyla enflasyonun azdığı yıllardı. Amerikan devlet tahvillerinin faizi yüzde 16’ya çıkmıştı. Alman devlet kâğıtlarının faizleri de yüzde 10’la yaklaşmıştı. Kısa sürede “ücret-fiyat” sarmalı “enflasyon-faiz” sarmalına yol açmıştı. İstikrar yoktu azizim! HİÇBİR ŞEYİN GARANTİSİ YOK Yıllar geçti ve görüldü ki; 1980’lerin 3 altın stratejisi “ekonomik istikrarı” da “ekonomik büyümeyi” de garantilemiyor. Nitekim 2008’e gelindiğinde ABD ve AB’de enflasyon düşüktü yani fiyat istikrarı vardı. Özelleştirme (ve kuralsızlaştırma) ile dış ticarette ve para hareketlerinde serbestleşme tam olarak uygulanıyordu. Ama yine “ekonomik kriz” çıktı. Hem de nerede? Nobelli iktisatçıların bizim gibi köşe yazarlığı seviyesine düştüğü ABD’de oldu. Oradan da Avrupa’ya bulaştı bu buhran. Emekli olsa da efsanesi süren merkez bankacıların şahı Greenspan’in karizması fena çizilmişti. Bunun üzerine “fiyat istikrarı vardı ama finansal istikrar yoktu” açıklaması iktisatçıları müşkül durumdan kurtardı. NEDİR BU FİNANSAL İSTİKRARSIZLIK Üç şeydir: Birincisi, varlık fiyatlarının balon yapması. Yani milli gelir artışı ve milli tasarruf oranıyla açıklanamayacak bir şekilde kişisel servetlerin şişmesi. İkincisi, bütçe açıkları ve onun yüzünden kamu borç stokunun büyümesi. Üçüncüsü, ülkenin artan oranlarda sürekli cari açık verip, cari açık bağımlısı haline gelmesidir. Bunlardan biri varsa ekonomi kırılgandır, ikisi varsa, durum vahimdir; üçü varsa Tarzan zor durumdadır. GERİLİM SINAMASI İnşaat mühendisliği tek bir cümledir. “Kirişin üstü basmaya, altı çekmeye çalışır.” İnşaat mühendisleri az malzeme ile daha büyük açıklıkları geçmek için “ön gerilimli kiriş” diye bir şey icat etmişler. İktisatçılar da “ön gerilimli sistem” tasarlamak peşindeler. Bunun için finansal istikrarsızlıkta ilk darbeyi yiyecek bankalara sanal ortamda “stres/gerilim” sınaması uyguluyorlar. Gazetelerde okuduğunuz “ekonomi kırılgan” lafları bu testlerden çıkıyor. Son Söz: Ekonomi cari açık ipliğine bağlıysa, o ülkede stres testine gerek yoktur.