Paylaş
Bu mesele yalnız işsizlik oranı yüzde 14’e çıkmış Türkiye’de değil işsizlik oranı yüzde 20’lere dayanmış bir İspanya’da da, yüzde 10’larda dolaşan ABD’de de herkesi meşgul etmektedir. İşin ilginç yanı, ne mevcut kapitalist iktisadi sistemin “görünmez eli” yani fiyat mekanizması, ne de devletin “görünür eli” yani faizleri düşürüp, bütçe açığını büyütme politikası işsizlik sorununu çözememektedir. Öyleyse işsizlik, zannettiğimizden farklı bir meseledir. Muhtemelen sürdürülmeye çalışılan huzur ortamı ve kamu düzeni icabı, belli bir ödünleşme sonucunda işsizliği biz kendi ellerimizle yaratmaktayız. Yani mesele sistemiktir.
* * *
İşsizlik meselesinin çözülememesinin sebebi, muhtemelen bu sorunun bir kısır döngüye girmiş olmasıdır.
1. Serbest pazar ekonomisini “verimlilik tanrıçası” yönetir. Özellikle “emek verimliliği tanrıçası” bu konuda çok faaldir. Verimlilik, aynı çıktıyı, daha az girdiyle elde etmek demektir. Burada “girdi” kelimesiyle kastedilen genelde çalışan sayısıdır. Yani ekonomide verimlilik arttıkça, birim üretim başına düşen çalışan sayısı azalmaktadır. Daha fazla üretim, daha fazla kişiye iş demek olsa bile, verimlilik artışları yüzünden, üretim artışı kadar istihdam yaratılamamaktadır.
2. Anayasadaki sosyal devlet ilkesi veya genelde sosyal adalet, bir ülkede hiç kimsenin aç ve açıkta kalmaması için toplumun önlem alınmasını emreder. Bütün şikâyetlere rağmen, işsizliğin sürüp gitmesinin diğer sebebi de işsizliğin mutlak anlamda “gelirsizlik” yaratmamasıdır. Yürürlükteki “içtimai mukavele” veya “sosyal sözleşme” gereği toplum, işsiz vatandaşlarına devlet aracılığıyla, başta bedava sağlık ve eğitim hizmetleri olmak üzere, çeşitli yöntemlerle milli gelirden pay aktarmaktadır. Bırakın bedava kömürü, bu fasıldan buzdolabı ve çamaşır makinesi dahi dağıtılmaktadır. Bu gelir aktarma sürecini “el parasını yeme” yani cari açık da desteklemektedir.
3. Ayrıca yine geleneksel “sosyal sözleşme” gereği, işsiz vatandaşlar akrabalık bağları sayesinde de gelirsiz kalmamaktadır. İşsizliğin gelirsizlik haline dönüşmesi önlendikçe, toplumda iç barış korunmakta ama işsizlik sorunu da devam etmektedir.
* * *
Bir yandan ekonominin tanrıçası verimlilik, az adamla çok iş, diye dayattıkça, diğer yandan sosyal devlet kimse aç ve açıkta kalmayacak dedikçe, işsizliğin çözümü zorlaşmaktadır. Şöyle bir soru ile beynimizi zonklatalım. Acaba ilk çağlarda işsizlik diye bir şey var mıydı? Bu güne göre fakir olan o toplumlar, eğer işsizlik derdi çekmemişse işsizliği doğuran sebep, sakın zenginleşme olmasın?
Son Söz: Çember kırılmadan, kısır döngüden çıkılamaz.
Paylaş