SADECE iki örnekle meseleyi vazedeyim. Kuran’da faiz yasaktır. Ama "rehberimiz Kuran" diyenlerin hükümeti, yüksek faizci bir iktisat politikası izlemektedir.
Kuran’da Hıristiyan ve Musevilerle dost olmayın denmektedir. Ama rehberi Kuran olanların hükümeti, bir "Hıristiyan Milletler Camiası" olan Avrupa Birliği’ne girmek için çırpınmaktadır. Çünkü hayatın katı gerçekleri bunları dayatmaktadır. Bu durumda AKP’nin akıl hocası İslam uleması ne yapacaktır? Herhalde yapılan bir takıyyedir demeyecektir. Bana göre ulema, içine düştüğü çelişkiden bunalımlar geçirecek, başı dönecek, gözleri bulanacak inkárın kapısına kadar gidip, tövbe diyerek geri gelecektir. Ama yılmayacak, ceht ve gayret gösterecektir. Sonunda da iláhi emirlerle dünyevi çözümlerin nasıl bağdaştığını gösteren içtihatı yazıp, altına imzasını atacaktır. İşte bu, gerçek bir cihat olacaktır.
* * *
İslam’da reform olmaz; ama tecdit (yenilenme) olur denir. Reform Hıristiyanlıktaki tecdidi, yani Rönesans’la birlikte gelen Reform’u çağrıştırdığı için Müslümanlar bunu kabullenemez. Aslında kelimelerin mutlak bir anlamı yoktur. Hangi anlamda kullanılmışsa, manası odur. Ama sembolik değeri vardır. O yüzden sözcük seçiminde dikkatli olmak gerekir. Tecdit, yani yenilenme İslam’da mutlaka yeni içtihat (yorum) isteyecektir. İçtihat kapılarının açık olup olmadığı eski bir davadır. Davanın eski olması, Müslümanların İslam’da tecdidi tartışmalarını engelleyemez. Sadece işin ne kadar zor olduğunu anlatır. İslámi meseleleri, dinin içinden değil, dışında kalarak izliyorum. Son yıllarda İslam’da gözlemlediğim çok önemli bir değişikliği ilk defa bugün burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
* * *
İslam, kendi söylemiyle, diğer dinlerden ve özellikle Hıristiyanlıktan farklı olarak "Peygamber" değil "Hak" (Tanrı) dinidir. Bu yüzden de adı, Musa’dan türetilen Musevilik, İsa/Hıristo’dan türetilen İsevilik/Hıristiyanlık gibi, Hz.Muhammed’den Muhammedilik değildir. Gerçi Muhammedi sözcüğü yabancılar tarafından çokça kullanılmıştır. Ama İslam, kendini böyle adlandırmaz. Uzun yılar boyunca okuduğum İslami yazılarda kalkış noktası daima "Kuran"dı. Hadis, Sünnet ve İcma ikinci derece başvuru kaynakları kabul edildi. İslami düzenle ilgili her soruya Kuran’dan bir veya birkaç ayet zikrederek cevap verildi. Son yıllarda ve aylarda bu yöntemin hızla değiştiğini görüyorum. Yeni yöntemde İslam, Hz.Muhammed’in söz ve hatta davranışlarından örnekler verilerek anlatılıyor. Kuran ayetleri, yazıların sonunda zikrediliyor. Bu değişiklik bana Hıristiyanların, İsa Peygamber odaklı olarak dini anlama ve anlatma yöntemini hatırlattı.
Sıkça rastlamaya başladığım "çok acılar çekmiş sevgili Peygamberimiz" yaklaşımına benim bir itirazım yok. Ben de Kuran ayetlerinin, bağlamından kopuk ve yorumsuz anlatılmasını yanlış buluyorum. İslam, bu yüzden hayattan koptu sanıyorum. Bu yeni yöntemin İslam’ı "ılımlı" hale getirmesi ve köktenciliğin yayılmasına engel olması bekleniyor sanıyorum. Belki de bu projenin Batı tarafından desteklenmesinin sebebi budur.