GELMİŞ geçmiş en palavra para politikası olan "yüksek faiz-düşük kur"la bu mutlu günlere geldik.
Biz, bu politikayı gözünü çıkartırcasına uygularken, dünyada hüküm süren "bol döviz-ucuz mal" rüzgarları sayesinde, ekonomimiz kazaya uğramadan yoluna devam etti. Bir bakıma dış dinamikler, bizi adeta böyle bir politika uygulamaya teşvik etti denebilir. Dünyadaki bol dövizin esas kaynağı ABD’nin 900 milyar dolara varan dış açığıdır. Ucuz malın kaynağı da, başta Çin olmak üzere, Hindistan ve diğer Pasifik ülkeleridir. Böylece Amerikanın dolarıyla, Asya’nın mallarını avlayarak geçinip gidiyoruz.
Soru şu: Bu "yüksek faiz-düşük kur" politikası daha ne kadar sürdürülebilir? Hükümete ve kaymak bağlamış olan finans sektörüne göre, bu soruyu sormanın bir anlamı yoktur. Sonsuza kadar gidebilir. Gidemez hale gelirse, o günkü şartlar içinde çaresi düşünülür. İşler fıstık gibi giderken böyle sorular sorup, kafa karıştırmak yanlıştır. Zaten yapacak başka bir şey de yoktur.
"Yüksek faiz-düşük kur" politikası mücahitleri cingöz cingöz sırıtarak şöyle konuşuyor. Efendim böyle bir politika uygulanmıyor, haddizatında! Enflasyonla mücade için uygulanan sıkı para politikası, istemeden böyle bir sonuca yol açıyor. (İçlerinden, doğrusu ya, bu da bizim işimize geliyor.) Hem, bir an için bu politikanın bilinçli bir şekilde uygulandığını kabul etsek, ne sakıncası var? Tam aksine faydası ortada. Görüldüğü gibi hem enflasyon düşüyor, hem de milli gelirimiz artıyor. Daha iyisi can sağlığı.
* * *
Çocuğun biri dut ağacının üst dallarına doğru tırmanıyormuş. Yoldan geçen bir adam, "Oğlum, daha yukarı çıkma" demiş. Çocuk da "Amca, olgun dutlar üst tarafta, ben onları toplamak için tırmanıyorum; hem yukarı çıkmanın ne sakıncası var?" diye cevap vermiş. Adam da, "Evladım, çıkmanın sakıncası yok, düşmenin sakıncası var" demiş. Çocuk haklı. Eğer üst dallardaki olgun dutları yedikten sonra, düşmeden yere inebilecekse, yukarı çıkmanın bir sakıncası yok. Yok, dal kırılıp ya da ayağı kayıp, istemediği bir anda küt diye düşecekse, olgun dut yemekten bir an önce vazgeçip, yere inmesi gerek.
* * *
Yüksek faiz lobisinin dediği gibi, hem enflasyon düşmeye, hem de ekonomi büyümeye devam ederse, mesele yok. Ya etmez de, çare Türkiye’de faizlerin, Avrupa Birliği normlarına uygun, yani "reel % 2" düzeyine yaklaşmasındadır denirse ne olacak? Kamu borçlarının, milli gelire oranının AB kriteri olan % 60’nın altına düşmüş olmasıyla iftihar ediyoruz. Bu durumda, faizlerin düşmesinin zamanı gelmedi mi? Enflasyon hálá yüksek, onun için faizler indirilemez deniyorsa, o gün, ne zaman gelecek? O gün geldiğinde faizler AB düzeyine gerilerken, döviz fiyatları yukarı çıkmayacak mı? Döviz fiyatlarının yükselmesi enflasyonu tekrar yukarı itmeyecek mi? Yoksa enflasyonla mücadele için uygulanan "yüksek faiz" politikası, ekonomiyi rehin mi aldı? Daha kaç yıl milli gelirin % 6,5’u kadar faiz dışı fazla verip, yani "sıkı maliye politikası" uygulayıp, paradan para kazananlara, emek gelirinden transfer yapmaya siyaseten devam edilecek?
Son Söz: İnişi tasarlanmamış uçakla, havalanılmaz.