AKP’nin Tekirdağ İl Kongresine katılan Başbakan Tayyip Erdoğan, IMF ilişkileri hakkında hükümete yöneltilen eleştirileri cevaplamış.
Kendilerinin, ülkeyi borç ödeyecek güce ulaştırdıklarını, geçmişteki iktidarlar gibi IMF’nin talimatlarını kuzu kuzu yerine getirmediklerini ifade edip şunları söylemiş: "Biz IMF’ye istersek hemen borcu öderiz; istersek iki taksit yapar, borcu bitiririz.Bizim kasamızda yeterli para var.Önümüzdeki günlerde bu kararı da vereceğiz."
Önce Türkiye ile IMF arasındaki borcun miktarı ve mahiyetini hatırlayalım. IMF’ye olan borcun halihazır tutarı 13 milyar dolar civarında. Mevcut geri ödeme takvimine göre bu borç, kabaca iki yıl içinde kapatılacak. Ancak, Türkiye’nin IMF ile ilişkileri bununla sınırlı değil. Türkiye’nin bir yandan borç geri öderken, diğer yandan IMF’den farklı başlıklar altında yeni borçlar alması da öngörülüyor. İkinci olarak IMF’ye olan borcu Hazine ödeyecek. Başbakanın kastettiği hazır döviz ise, Merkez Bankası’nın kasasında. Yani Hazine, IMF’ye ödeyeceği kadar ilave borçlanmadan, bu borcu kapatamaz. Kısaca, yapılacak işlem bir borcun bir başka borçla kapatılmasından başka birşey olmayacak. Kaldı ki, Türkiye cari açık veren bir ülke. Bunun anlamı Türkiye’nin dış borçlarının sürekli arttığıdır. Cari açığın bir kısmı (pek de doğru olmayan bir ifadeyle) borç yaratmayan dış kaynakla kapatılsa bile, dış borç artışı daha uzun yıllar sürecektir. Bu şartlar altında Başbakan, acaba Türkiye’nin IMF’ye olan borcunu kapatmasını niçin düşünüyor?
1. IMF bize, ülke çıkarları açısından uygulamak istemediğimiz iktisadi ve mali politikalar dayatmaktadır. Biz bu baskılardan kurtulmak istiyoruz. (Seçim ekonomisi mi geliyor?)
2. IMF’nin uyguladığı faiz haddi, bizim yeni bulacağımız borcun faizinden yüksektir. Dolayısıyla faiz gideri tasarrufumuz olacaktır.
3. Bütçe, artık fazla vermeye başlamıştır. Bütçe fazlasını, kamunun yatırımlarını veya cari harcamalarını arttırmak yerine, borç kapamakta kullanmayı tercih ediyoruz.
4. Yukarıdakilerin hiç biri geçerli olmasa bile, Türkiye’nin uluslararası finans piyasalarında itibarını yükseltmek için "IMF’ye borçlu bir ülke" damgasından kurtulması faydalı olacaktır.
Devletler ve hatta şirketler finasman mantığı açısından sonsuz ömürlü kabul edilir. Devletlerin, kamu borçlarını, arttırabildiği kadar arttırması ve sıfırlaması diye bir kural yoktur. Şartlar icap ettirirse, kamu borçları azaltılabilir veya artabilir. Borcun toplamından (milli gelire oranı anlamında da) daha önemli olan, borca ödenen "reel faiz"dir. Bu faizin, milli gelir artış oranından az olması gerekir ki, borç yönetimi, milli geliri "fakirden alıp, zengine veren" bir tekrar dağıtım mekanizması haline gelmesin.
Son Söz: Gerçek dış borç ödeme, cari işlem fazlası vererek sağlanır.