TÜRKİYE’ye gelişi hadise olan Filistinli siyasi lider Meşal’in basın toplantısında bir tercüme hatası olmuş.
Meşal "hukukel vatani" diye bir deyim kullanmış. Tercüman bunu "hukukun üstünlüğü" diye çevirmiş. Halbuki bu deyimin anlamı "milli haklar" veya "halkın vazgeçemeyeceği hakları" demekmiş. Bu yanlışlığı, Cengiz Çandar anında tespit edip Ertuğrul Özkök’e söylemiş.
Ertuğrul Özkök de geçen cumartesi günü, bunu köşesinde anlattı. Şiddet yanlısı Meşal’in "hukukun üstünlüğü"nden bahsetmesi Emre Kongar, Mehmet Barlas ve Taha Akyol’u çok memnun etmiş. Onlar da bunu halka nakletmişler. Ama gerçekte Meşal "hukukun üstünlüğü" dememiş. Neyse sırası gelince onu da der. Sorun değil.
* * *
Peki, acaba "hukukun üstünlüğü" Türkçe’de ne anlama geliyor? Ben bir süredir hukuk kavramlarına takmış vaziyetteyim. Taktıklarımın başında "hukukun üstünlüğü" ve "hukuk devleti" deyimleri var. Anayasa hukuku profesörü Ergun Özbudun’un İngilizce yazılmış "Constitutional Law" adlı kitabının 2. bölümünde, bu deyimlerin doğal olarak İngilizceleri var. Kitaba göre, bizim "hukuk devleti" dediğimiz kavrama İngilizce’de "Rule of Law" deniyor. "Hukukun üstünlüğü" deyiminin karşılığı da "Supremacy of Law".
Bu deyimler bazen birbirinin yerine de kullanılıyor. Ben bu kavramların kapsamını internette araştırdım. Şu sonuçlara ulaştım: Bu deyimlerin İngilizcelerinin maksat ve kapsamı Türkçe’sinden farklı. Karışıklığın bir sebebi, İngilizce’de "law" sözcüğünün, Türkçe’de hem "kanun" hem de "hukuk" kelimelerine tekabül etmesi. Ama kavram karışıklığının kökü çok daha derinde.
Anladım ki, "Rule of Law" Batı demokrasilerinin temel kavramı. Zaten Batılı devlet adamları tarafından en sık zikredilen ilke de bu. Türkçe’deki "kanun hákimiyeti" bunu tam karşılıyor. Yerine kullanılan "hukuk devleti" tabiri ise anlamı biraz saptırıyor, neyse. Esas kafa karıştıran "hukukun üstünlüğü" deyimi. "Supremacy of law" soyut hukukun veya hukukçuların değil, somut kanunların üstünlüğü demek.
Bu kısaca, "bireyler" ve "yönetenler" bilinen ve yürürlükte olan yasalara göre hareket etmek mecburiyetindedir anlamına geliyor. Karşıma çıkan en çarpıcı ifade şu oldu: "Kanunların üstünlüğü ilkesi, önce ’kanun’ kavramının tanımlanmasını gerektiriyor. Bu tanım; kanunla idarenin takdir hakkı arasındaki farkı da içermelidir. Kanunların kökleri, moral (ahlaki) ilkelere dayanmalıdır. Eğer kanunlar çok ayrıntılı çerçeveler çizerse, bu sağlanamaz."
Benim yorumum şu: Ülkemizde hukukla hükümet arasında yaşanan kavgalar, kanunların "kapsama alanıyla" hükümetin görevini yerine getirmek için sahip olması gereken "takdir hakkı alanı" arasındaki sınırın tespitinden çıkmaktadır. Hukukun üstünlüğü deyimi, belki de taraflarca "parlamento dışı iktidar" olarak algılanıyor.