Hukuk, Türkiye’nin medenileşmesine daha fazla engel olmamalıdır
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
KANAATİM, hukukun uygulandığı haliyle, ülkemizin medenileşmesini ciddi şekilde engellediğidir. Yukarıdaki cümlede kullandığım medenileşme kelimesini, istediğiniz kadar geniş tutabilirsiniz. Kanaatim değişmez. Ancak bu yazı bağlamında, medenileşme "şehirleşme" anlamında kullanılmıştır.
Beni çok rahatsız eden bu hukuk meselesine, yeni anayasa tartışmaları sırasında dikkat çekmeyi uygun gördüm. Ülkenin medenileşmesine engel olan hukuk kuralları, ruhu ve lafzı ile değiştirilebilirse, Türkiye’nin geleceği için daha ümitvar olacağım. Ancak böyle bir değişim, mevcut ortamda çok zordur. Çünkü ne toplumun ne de önderlerin böyle bir talebi yoktur.
1. Sözünü etmeye çalıştığım hukuk, gayrimenkul mülkiyetinin kişiye bahşettiği haklarla, daha doğrusu hakların sınırlarıyla ilgilidir.
2. Kabul! Mülkiyet, hürriyetin teminatıdır. Devletin, mülkiyet muhafızlığı yapmadığı bir ülkede, bireysel özgürlükten söz edilemez. Devletin esas görevlerinden biri de, tapuyu deldirmemektir.
3. Kişi, akıl ve alın teriyle yarattığı artı değerin bir kısmını tüketmez; tasarruf eder. Bunu da doğrudan veya dolaylı olarak nema yaratan yatırıma dönüştürür. Bu davranış, iktisadi kalınmanın da esasıdır. Çünkü iktisadi kalkınma, son tahlilde "sermaye birikimi" demektir.
4. Yatırım, kişinin en büyük sosyal güvencesidir. Bireyin, gerek çalışamaz hale geleceği yaşlılık yıllarını, gerekse bakmakla yükümlü olduğu sevdiklerinin yaşamını teminat almada kullanabileceği en etkin alet, gayrimenkul mülkiyetidir. Mülkiyet, bu haliyle kutsaldır.
5. Ancak mülkiyet, kişinin yarattığı artı değerin muhafazasını aşıp, toplumun yarattığı artı değeri, kişinin cebine aktarma mekanizması haline dönüştüğü an, kutsallığını kaybeder.
6. Daha da kötüsü, gayrimenkul mülkiyeti, kentlerin imar planlarının yapılmasında kısıt haline gelmişse, artık iktisaden savunulması imkánsız bir baş belasına dönüşmüş demektir.
7. Türkiye, tarımda verim artırmak için yıllarca toprak reformunu tartıştı. Küçük tarım arazileri birleştirilmeli, büyükler köylülerin özgürleştirilmesi için bölünmeli dendi. Bu konular geride kaldı.
8. Bugün en az kırsal arazi reformu kadar, hatta ondan daha fazla kentsel toprak reformunu tartışmaya ihtiyaç vardır. Milli gelirin % 60’nın yaratıldığı kentler, düzensiz, verimsiz ve çok çirkindir.
9. Kentlerin en değerli semtleri, gündüz kondu veya gece kondu binalarla doludur. Hukuk, bu mendebur binaların hamisidir. Bu binalar yıkılıp, arsaları tevhit edilemediği için, medeni yerleşim bölgeleri kurmak adına, şehirler gereksiz yere yayılmaktadır.
10. İstanbul’un tam ortasında "Park Otel" leşi öylece yatıp durmaktadır. İzmir’in tam merkezinde kocaman bir çukur, yıllardır durup durmaktadır. Kimse bir şey yapamamaktadır. Çünkü hukuk, bu medeniyetsizliği, kutsal mülkiyet haklarını uğruna savunmaktadır.
11. Aslında savunulan kutsal mülkiyet değil, "rant" yağmasıdır. Yasalar, düzensizliğin ve gayri iktisadiliğin "badigardı" olmuştur.