GEÇEN yıl iklim şartları yüzünden tarım üretimi tüm dünyada düşük oldu. Üstelik bir süredir ihracata dönük sanayileşme politikası uygulayarak hızla zenginleşen Çin ve Hindistan’da 2.5 milyar insan daha fazla gıda maddesi tüketir olmuştu.
Bu iki sebep üst üste binince, birkaç yıldır yükselmekte olan gıda maddesi fiyatları son bir yıl içinde iyice arttı.
Bizim gibi orta halli ülkelerinin dar gelirlileri, bütçelerini denkleştirmede zorlanmaya başladı. Ama esas darbeyi, fakir ülkelerin fakir insanları bilhassa Afrika’dakiler yemiş durumda.
Onlar resmen "acından ölme" tehlikesiyle karşı karşıyalar. Bu gibi kıtlık kuraklık dönemlerinde çocuk ve yaşlı ölümleri daha çok olur.
Zaten kendini beslemekten aciz bir anne, çocuğunu nasıl emzirecek?
İhtiyarlara nasıl bakacak?
* * *
Okuduğumuz kıtlık haberleri arasında temel bir tutarsızlık var gibi duruyor.
Haberlerin bir kısmı, dünyada yeterli gıda maddesi üretimi ve stoku olmadığını söylüyor.
Diğer bir kısmı açlık tehlikesinin bertaraf edilmesi için fakir ülkelere "para yardımı" yapılması gerektiğini vurguluyor.
Demek ki, aslında herkese yetecek kadar gıda maddesi var. Lakin bazılarında para yok. Bu yüzden insanların bir kısmı aç kalıyor.
Yokluğu çekilen ne?
Para mı, pirinç mi?
Gözünü sevdiğim arz-talep kanunu ne diyor?
Fiyat doğru yerde teşekkül etmişse, her zaman arz talebe eşittir. "Serbest piyasada mal yokluğu olmaz, fiyat artışı olur."
* * *
İnsan, iktisadi bir yaratıktır denir. Ama insan, ne kendinin ne de toplumun idealize ettiği tarzda iktisadi değildir.
Hiç kimse, başkasının para harcama tarzını beğenmez. Hatta bazen kendi yaptığı harcamalara da akıl erdiremez.
Mesela Tarım Bakanımız gazetecilerle konuşurken, 1,5 milyar kişinin zayıflamak için harcadığı parayla, 850 milyon aç insanın karnı doyar dedi.
Bir lokanta işletmecisi de Türkiye’de çöpe atılan ekmekleri yollasak, Afrika’da aç insan kalmaz diye ilave etti. Buradan kalkarak "kaynak tahsisi çarpıklıklarını" çeşitlendirebiliriz.
Her tiryaki günde beş tane sigara az içse, tasarruf edilecek parayla kansere çare bulunurdu veya düğünlerde har vurup harman savrulan parayla, kaç tane fakir ailenin evi döşenirdi diye düşünülebilir.
Her ülkenin silahlanmaya harcadığı paranın yarısı, o ülkenin alt yapı yatırımlarına tahsis edilse, kaç tane baraj ve sulama sistemi inşa edilirdi şeklinde bir hesap yapılabilir.
Bu sayede tarımda verim artar, açlık meselesi ortadan kalkardı sonucuna varılabilir.
İnsanlar ölüler için faydası olmayan mermer mezarlar inşa ettireceğine, mezarlıklar genişletilip, ağaçlandırılsa, canlılar daha yeşil kentlerde yaşardı denebilir.
Süse püse harcanan parayla, okul ve hastane inşa edilse, toplumun hayat seviyesi yükselirdi; Miami’de veya Mekke’de apartman almak için harcanan parayla, fakir yaşlılar için huzur evi inşa edilse "insanın, insana daha çok hayrı dokunmuş" olurdu gibi hesaplar yapılabilir.
* * *
Ancak iktisadın başka kuralları da var:
Harcama özgürlüğü, çalışmayı arttırıyor. Harcamaları kısıtlanırsa, insanların üretkenliği de düşüyor.
Son Söz: Kim neden tatmin oluyorsa, parasını ona harcar.