Paylaş
Tam aksine, girişimcilerin hareket serbestliğini kısıtlayıcı ilke ve kuralların geçerli olduğu bir kanun ve nizam sistemidir. Bu kurallardan biri de anonim şirketlerin, halka açılmaların reklâm edilmesinin yasak olmasıdır. Halka açılmak, yani halkı bir şirkete ortak olmaya davet etmek son derece hassas bir konudur. Yatırımcı dolduruşa getirilmemelidir. “Halka açılma” halka duyurulurken sadece nesnel bilgiler içeren “ilân”lar verilebilir. İlân metinlerinde, halka açılan şirketi öven, çok kârlı olduğunu ve olacağını, hisse senetlerine yatırım yapanların bu işten kazançlı çıkacağını, doğrudan veya dolaylı olarak anlatan ibarelere yer verilemez. Tasarruflarını belli bir şirketin hisse senetlerine yatırmak isteyenler, menkul kıymet alım satımı yapan aracı firmaların yatırım uzmanlarına danışarak veya tamamen kendi bilgilerine güvenerek alım yapar. İlke ve kural böyle olmakla birlikte “hukuk eşittir hülle” kültürüyle yetişen şirket yöneticilerimiz, halka açılmadan kısa bir süre önce “bayram değil, seyran değil; eniştem beni niye öptü” cinsinden okurun önce pek bir anlam veremediği çarşaf, çarşaf reklâmlarla şirketlerini göğe çıkartırlar. Son turda da yasalara uygun nesnel bilgiler içeren “ilân” gazetelerde arz-ı endam eder. Bu suretle her şey yasa ve yönetmeliklere uygun yapılmış olur. Vicdanlar rahattır. Çünkü herkes böyle yapmaktadır. Yasanın arkasından dolanmak, herkes öyle yapsa da, bırakın etik olmayı, hukuki bile değildir. Bunlara göz yummak ise düpedüz vazifeyi ihmaldir.
SALLANDIR İKİ KASAP ET FİYATLARI BAK NASIL DÜŞER
Her hafta gösterime yeni bir reklâm filmi koyan AKP propagandacıları, bu hafta da “ben halkıma bu kadar pahalı et yedirtmem” adlı filmi vizyona koydu. Senaryoya göre film “alıcı kılığına giren et ajanlarının” kasapları dolaşıp, fiyat raporlarını başbakana sunmasıyla başladı. Kimsenin aklına, gazetelerin pazar günleri verdiği süpermarket eklerine bakmak gelmemiş. Neyse. Eskiden olsa, “sallandır iki kasap, bak et fiyatları nasıl düşüyor” denirdi. Şimdi ise “aç ithalat kapısını, düşsün fiyatlar” yöntemi uygulanıyor. Bir iktisatçı olarak, ticarette serbestliğe yani ithalata karşı olamam. Ama acaba her iktisadi mesele “ithalatı serbest bırak, fiyat kendiliğinden olması gereken düzeye gelir” şablonuyla çözülebilir mi? Mesela, yabancı işçi çalıştırmak serbest olsun, işçilik maliyeti düşsün; sanayimiz de rekabetçi olsun denebilir mi? O takdirde işsizlik sorunu ayyuka çıkmaz mı?
* * *
Fiyat ve gelir bir madeni paranın iki yüzü gibidir. Et fiyatının yükselmesi, bu sektörde çalışanların geliri arttı demektir. Hayvan yetiştiriciliği, yem tarımı ve üretimi, besicilik, cambazlık, celeplik, komisyonculuk, et toptancılığı ve perakendeciliğinden (kasaplık) oluşan “et ikmal zinciri”ni yıllar önce bizzat incelemiş bir kişi olarak söyleyeyim, bu sektörde kartel yoktur dolayısıyla “yapay” fiyat artışı olmaz. Çünkü zincirin her baklasına giriş ve çıkışlar serbesttir. Et ithalatı, et fiyatlarını düşürür; ama et meselesini çözmez. Et fiyatlarının yükselmesinin gerisindeki sakat sosyoekonomik yapıyı da daha beter bozar. Fiyatların yüksek olması, yapısal dönüşüm için iyi bir fırsattır.
Son Söz: Üretici hakları, tüketici haklarından
önce gelir.
Paylaş