YENİ yıla çok güzel bir ekonomik haberle başladık. 2010 yılının Tüketici Fiyatları Endeksi sadece yüzde 6.4 arttı.
Hepimiz, hem sevindik hem de şaşırdık. “Enflasyon benim işimdir” diyen Merkez Bankası bile tahmininde yanıldı. Her ne kadar Merkez Bankası’nın yüzde 6.5’luk hedefiyle yüzde 6.4’lük gerçekleşme istatiksel olarak aynı ise de, bu oran Merkez Bankası’nın tahmini olan yüzde 7.5’tan ciddi mertebede düşüktür. Hatırlatmak için yazayım, Merkez Bankası’nın 2010 için tahmin aralığı en düşük “yüzde 7 ile en yüksek yüzde 8” olmak üzere orta noktası yüzde 7.5 idi. Demek ki; işi, enflasyonu yönetmek olan Merkez Bankası bile tahminde bu denli yanılabiliyor. Olaya dışarıdan bakanların yanılmasını normal karşılamak gerekir. Öyleyse bu yanılgının “öngörememe zafiyeti” gibi bir sebepten başka açıklamaları da olmalıdır. * * * Bazılarını ben sıralıyım: 1. Bu sonbaharda, özellikle aralık ayında havalar çok ılıman geçmiştir. Bu sayede hem sebze, meyve üretimi artmış hem de nakliyede bir sıkıntı olmamıştır. Aralık ayında gıda maddesi fiyatları yüzde 2.66 düşmüştür. Sadece bu faktör, eksi yüzde 0.87 ile tek başına enflasyonun aralık ayında “eksi” yüzde 0.3 çıkmasını açıklamaya yeter de artar bile. 2. Bu meyanda ta uzak diyarlardan gelip et fiyatlarını aşağı çeken “Angus”lara da minnet borçlu olduğumuzu unutmayalım. 3. Havaların ılıman seyretmesi, kışlık giysi talebini azaltmış, bu da giyim eşyası fiyatlarında yüzde 1.77 düşüşe yol açmıştır. * * * Buraya kadar söylediklerim gelir geçer şeylerdir. 4. Şimdi sıra daha esaslı hususlara değinmeye geldi. Türk ekonomisinde enflasyon olgusuyla ilgili tespitim şudur: “Devalüasyon-enflasyon-faiz” denilen bir döngü, enflasyondaki artış ve azalışların gerisindeki en temel dinamiktir. Özetle, bu üç değişken, bir çember üzerinde hareket ettiği için birbirinin hem sebebi, hem de sonucudur. 5. Nitekim 2000 yılı başında IMF’nin telkin ve tavsiyesiyle uygulamaya konulan ve maalesef krizle sonuçlanan “kur çıpası” yoluyla enflasyon düşürme yönteminin üzerine inşa edildiği kuram da budur. 6. Türkiye 2001 yılında krize girince, “açıkça” uyguladığı kur çıpası rejiminden çıkmış, onun yerine “örtülü kur çıpası” yöntemine geçmiştir. Bunun adı “enflasyon hedeflemesi”, temel aleti de “yüksek faiz/düşük kur” politikasıydı. 7. Dünya 10 yıldır ucuz ve bol ABD Doları dönemi yaşamaktadır. Bu bolluk sonucunda eskiden ikide bir “döviz krizi”ne yakalanan Latin Amerika, Güney Doğu Asya ve Türkiye gibi Orta Doğu ve Balkan ülkelerinin çoğu, dış açık vermesine rağmen devalüasyon krizine yakalanmadığı için enflasyonu düşürebilmiştir. 8. Düşük döviz fiyatıyla elde edilen düşük enflasyon, Merkez Bankamızı “enflasyonu düşürmek için faizleri yüksek tutmak” açmazından kurtarmıştır. Devir “düşük faiz/ düşük enflasyon” devridir. 9. Türkiye’nin ekonomik risk radarında artık sadece “cari açık” gözükmektedir. Şimdi hüner, enflasyonu düşüren sıcak paradan kurtulma manevraları yaparken, enflasyonun tekrar patlatmasına izin vermemek olacaktır. Son Söz: Hasta etmediği sürece, sigara sağlığa zararlı değildir.