Grev kültürü

ÇALIŞMA hayatımın 1961-1980 döneminde, zamanımın, aklımın, bilgimin ve enerjimin önemli bir kısmını işçi-işveren ilişkilerine harcadım. O devrede bu işlere bakanlar çok sıkıntılı günler, aylar, hatta yıllar geçirdi. Bu işlerin, işveren kanadında yaşayan en eski askerlerinden biriyim. Maalesef toplu pazarlık ve toplu sözleşme kültürü, gerek ülkemizde gerek dünyada kuralsızlığın ve kanunsuzluğun egemen olduğu vahşi bir alandır.

12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye’deki sendikal hareketlerin dönüm noktasıdır. Aynı yıllarda, dünyada da sendikal hareketler, yeni bir yörüngeye oturdu. Böylece, grevlerin yarattığı çalışma günü kayıpları çok azaldı. Türkiye’de bugünkü işçi-işveren ilişkileri, eskiye nazaran çok medenileşmiştir. Buna rağmen, bir türlü değişmeyen grev kültürü, halen sürmekte olan Telekom grevinde görüldüğü gibi, eylemleri sabotajlara kadar götürebilmektedir.

Grevci işler tarafından yapılan sabotajların suçlularını bulmak pratik olarak mümkün değildir. Bulunsa bile, suçun hukuki delillerle ispatı adeta imkánsızdır. Ezkaza bu da ispatlansa, bu sefer de toplu sözleşme bağıtlanmasının öncelikli yeni maddesi, şikáyetlerin geri alınması ve suçlu eylemcilerin işveren tarafından affı olmaktadır. Kısaca grev, hem işçiler hem de işverenler için daima sinir bozucu bir iştir.

* * *

Türk Telekom AŞ’nin yabancı bir müteşebbise satılması, son yıllarda yapılan en büyük özelleştirmelerden biridir. Türk Telekom, teknik gerekçeli bir tekeldi. Özelleştirilirken de herhalde bu tekelci konumunun bir süre daha devam edeceği derpiş edildi. Yoksa 5 milyar doları kimse bu işe yatırmazdı. Doğal, teknik veya imtiyaz satın alma yoluyla tekelleşmiş firmalar, yüksek fiyatlandırmayla bu konumlarının rantını yer. Aynı şekilde bu firmalarda çalışanlar da ücretlerine "tekel rantı" ilave edilmesini ister. Bu hep böyle olmuştur. Bu yüzden, rekabet şartlarının oluşmadığı hallerde, toplu pazarlık-toplu sözleşme düzeni, emeğin piyasa fiyatının teşekkülüne hizmet etmez. Halbuki toplu pazarlık-toplu sözleşme sisteminin iktisadi gerekçesi, emeğin piyasa fiyatını teşekkül ettirecek bir mekanizma olarak tasarlanmış olmasındadır.

Bugünkü haliyle, yani serbest rekabet şartlarının şu veya bu nedenle tesis edilemediği tekelci veya yarı tekelci piyasalarda, eğer greve çıkan işçilerin yerine işverenin yeni işçi alma hakkı yoksa, işçilerin grev hakkına sahip olmasının iktisadi ve sosyal gerekçesi de yoktur. Çünkü bu asimetrik pazarlık gücü, ücretlerin yanlış yerde oluşmasına sebep olur. Bu da ekonomide kaynak tahsisi çarpıklıkları ve işsizlik yaratır. Bilinçli işçi sendikalarının, grev hakkını temelden tartışmalı hale getirecek eylemlerden kaçınması lazımdır. Greve çıkan işçilerin beğenmedikleri ücretlerinin epey altına çalışmaya razı çok sayıda işsiz insanın bulunduğu bir ortamda, işi olanlar hak ararken dikkatli olmalıdır. Ayrıca unutulmasın, ücret zammını, sonunda "yüksek fiyat" yoluyla tüketiciler ödeyecektir.

Son Söz: Haksız olma hakkı yoktur.
Yazarın Tüm Yazıları