İLKOKULDAN itibaren, üniversite bitene kadar bütün Türkiye’de okuyan tüm öğrencilerin, en az üç yıl "Nasrettin Hoca" dersi almalarını teklif ediyorum.
Hatta üniversitelerde "N.C.101-Nasrettin Hoca’ya Giriş" ile başlayıp "N.C.401- İleri Nasrettin Hoca" adı altında dört Nasrettin Hoca dersi verilmesini öneriyorum. Nasrettin Hoca fıkralarının esası, "Türkün, Türk kafasıyla dalga geçmesidir". Burada dalga geçilen alaturkalık, bu topraklarda yaşayanların, kendi kendilerine nasıl hayatı zehir ettiklerinin hikayesidir. Türk tarihçilerin, kendi uluslarını "Etrak-ı bî idrak" (İdraksız Türkler) diye aşağılamasının sebebi de bu alaturkalıktır. Bunun ne olduğunu bize en iyi Nasrettin Hoca anlatır.
* * *
Oyun Teorisi, özet olarak şunu söyler. İnsanlar sadece ve sadece kendi çıkarlarını, üçüncü şahıslara karşı korumaya kalkarsa, günün sonunda kendi çıkarını koruyamamış olur. Çünkü çıkarını koruyan bireyin karşısında, kendi çıkarlarını koruyan binlerce hatta milyonlarca başkalarının çıkarına tecavüz eden üçüncü şahıs vardır. Bu kadar çok tecavüzcüye karşı birey, kendi çıkarını koruyamaz. Tam aksine; eğer insanlar kendi kişisel çıkarlarından, başkaları için fedakárlık etmeyi bir yaşam biçimi haline getirirse, günün sonunda kendi çıkarlarını korumuş olur. Çünkü her birey, başkası için üçüncü şahıstır. Eğer insanlar, kendi çıkarlarını öne çıkarmak yerine, üçüncü şahısların çıkarlarına saygılı davransa, bireyin çıkarları, milyonlarca üçüncü şahıs tarafından korunmuş olur. Bu kadar çok kollayanı olanın, sırtı da kolay kolay yere gelmez.
* * *
Birkaç yıldan beri, kitapta yazan trafik kurallarının tamamı yürürlükten İstanbul’da kalkmış bulunuyor. Bu şehir, artık dileyenin dilediği gibi araç sürdüğü, ters türs her yola girdiği, dilediği her yere aracını fütursuzca park ettiği bir diyar oldu. Son kalan trafik polisleri de (eğer hálá böyle bir polis teşkilatı varsa) kural dışı araç sürenlerin, kural ihlallerini mükáfatlandırmaya veya trafik ışığını rakip bilip, sürücüleri, ışığın işaret ettiğinin tersini yapmaya zorlamaya devam ediyor. İstanbul’da kanun hakimiyetine dayanan bir trafik düzeninin, polis veya belediye tarafından hiçbir zaman kurulabileceğini sanmıyorum. Çünkü İstanbul halkının içselleştirdiği trafik düzeni, trafik kanununda yazan kurallara aykırı araç kullanmaktır.
* * *
Peki, İstanbul’da bir trafik düzeni yok mu? Pek tabii var. Zaten o "derin kurallar" olmasa, her gün on bin kavgalı kaza olur. İstanbul’da araç sürmenin temel kuralları şunlardır. 1. Sen benim kural ihlalime karışma, ben de seninkine. 2. Kuralı önce ihlal edenin, geçiş üstünlüğü vardır. 3. Kafasını araya sokan, yolu alır. 4. Ara veren yanar. 5. Her yol, isterse dört şerit gidiş-dört şerit geliş olsun, tek şeride ininceye kadar doğal otoparktır. 6. Motoru güçsüz olanın, ayak bileği güçlü olmalıdır. 7. Önündeki aracı geçmeyen şerefsizdir. 8. Şikayetçi olanlar trafiğe çıkmasın.
Son Söz: Halk istemezse, kanun hakimiyeti tesis edilemez.