EKONOMİNİN üçte biri ulaştırmadır. Ulaştırmanın içine her tür taşıt aracı üretiminden, satışından, satış sonrası bakımından tutun da yolların yapımına ve araçların yakıtının temin ve tevziine kadar tüm faaliyet girer.
Zaten ekonomide değer yaratma ile taşıma arasında doğrudan ilişki vardır. Hiçbir şey durduğu yerde değerli değildir. Mutlaka az veya çok hareket etmelidir. Mesela tabakta duran gıdanın vücuda yarar sağlaması için mideye ulaşması gerekir.
* * *
Dünya yollarında 800 milyon adetten fazla binek arabası ve hafif ticari araç hareket halindedir. Bu araçların yıllık üretim miktarı da 72 milyondur. Yaşamakta olduğumuz küresel ekonomik kriz, en fazla bu sektörü vurmuştur. Çünkü taşıt araçları dayanıklıdır. Elde mevcut araçlar kullanılmaya devam edilebileceği için, yeni araç alımları kolaylıkla bir süre ertelenebilir. Bu sebeple, ekonomi yavaşlayınca otomotiv sektöründe çok büyük talep düşmesi olur.
* * *
Amerika’da otomobil bir taşıt aracı değil, yaşam tarzıdır diye bir değiş vardır. Nüfusla orantılanırsa Dünyanın en büyük taşıt aracı pazarı Amerika’dır. Dünyanın hangi ülkesinde kurulmuş olursa olsun, her otomobil üreticisinin hayali Amerika pazarında kendine yer edinmektir. Rekabet çok yüksek, fiyatlar çok düşüktür. Bu sebeple en sorunlu otomobil üreticileri de Amerika’daki bir zamanlar kartal olan Amerikan firmalarıdır.
* * *
Bizim TOFAŞ dolayısıyla yakından tanıdığımız İtalyan FIAT firması, uzun yıllar yerlerde süründü. Hem muhasebeci hem avukat ve hem İtalyan hem Kanadalı olan Sergio Marchionne adındaki bir "Baş Yönetici" (CEO) FIAT’ı son yıllarda başarılı ve para kazanan bir firma haline getirdi. Şimdi bu arkadaş, Dünya’nın 9’uncu büyük otomobil firması olan FIAT’ı, dünyanın ilk beş firmasından biri, hatta mümkünse 3’üncü büyük otomobil üreticisi haline getirmek için müthiş bir hamle yaptı. Chrysler’in tamamını ve General Motors’un Avrupa bölümünü (Opel ve Vauxhall) FIAT’ın içine almak üzere yaklaşık 7 milyar Euro’luk bir teklif paketiyle ortaya çıktı. İlk bakışta palavra gibi duran bu "büyük birleşme" projesine yakından bakmaya çalıştım. Anladığım kadarıyla Marchionne iki fikre güveniyor. Birincisi verim artışıdır. Bunu sağlamak için düşük kapasitede çalışan çok sayıda fabrikanın önemli bir kısmını kapatıp, üretimi az sayıda, yüksek kapasitede verimli çalışacak fabrikalarda gerçekleştirmektir. İkincisi yönetim biçimidir. Amerikan otomotiv firmalarında çok katlı hantal bir bürokratik yapı vardır. O ise fabrika müdürlerini doğrudan kendine bağlayarak karar alma sürecini hızlandıracak. Daha önemlisi fikirlerinin hayata geçmesine engel olacak üst kademeleri elimine ederek tercüme hatalarından kurtulmaktır.