MARKSİST kültürle yetişmiş muzır aydınlar özür dileme metnine "kendi hesabıma" diye bir ibare koydular. Bunu kimse yutmadı. Bildirin Türk milletine "suçlusun, kabul et!" dediği açıktı.
Neticede bu kampanya eski düşmanlıkları hortlatmaktan başka bir işe yaramadı. Türk Dışişleri mensupları ASALA tarafından öldürülürken, Türkiye’de yaşamaya devam eden bir avuç Ermeni yurttaşa kimse yan gözle bile bakmamıştı. Ama Ermenilerle ortada hiçbir gerginlik yokken, aydınların gazına gelip, kaleminden zehir damlatan gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi gibi utanç verici elim bir olay yaşandı. Bildirinin, benzeri vakalara psikolojik zemin hazırlamasından korkuyorum.
* * *
"Özür dileme"nin doğrusu, bağışlanmayı dilemektir. Yoksa bu ibare bağlamında kabahat hatta "suç" anlamına gelen özür dilenmez, istenmez. Kısaca dilenen özür değil "af"tır. Af denince aklıma "Uluslararası Af Örgütü" geldi. Bu kuruluşun doğduğu İngiltere’deki özgün adı "Amnesty International"dır. Amnesty Yunanca "amnestia" kelimesinden türetilmiştir. Anlamı, hatırlamamak, unutmaktır. Başka milletlerin işine karışmayı kendine ödev bilmiş İngilizler, bu maksatla af örgütünü kurarken niçin bu teşkilatın adını "Amnesty" yani unutma koymuşlardır? Demek tecrübe göstermiştir ki, affetme ile unutma arasında bir ilişki var. Bireyler veya toplumlar tarihteki kötü bir olayı anmakta, hatırlamakta ve hatırlatmada ısrar ederlerse, kimseyi affetmezler; kimseyle barışmazlar. Bu gerekçeyle Avrupa Birliği de "kurtuluş günleri" kutlamalarını yasaklamak istemektedir. Bizim de her kurtuluş gününde Yunan giysili Türkleri, rol icabı da olsa, süngülemekten vazgeçmemiz gerektir. Bu kabil anmalar düşmanlığı beslemektir.
* * *
Ermenilerden özür dilenmelidir kampanyası inşallah daha fazla tahribata sebep vermeden son bulur. Yoksa her gün yeni defterler açılacaktır. Açılan her defterden, Ermenileri bir yana bırakın Rumlarla, Bulgarlarla, Romenlerle, Sırplarla, Ruslarla ve hatta Araplarla düşman olmak için yeni sebepler bulunacaktır. Komşu milletlerle inşa edilen dostluklar yara alacaktır. Bu kampanya yüzünden, bir hanım milletvekilinin Cumhurbaşkanı suçlama amacıyla gündeme getirdiği ırkçı sorgulama bile, girişimin ne denli sakıncalı olduğunu kanıtlamıştır. Eğer içeride bölünmüş Türk milleti, dışarıda da diğer milletlerden kötülük bekler bir ruh haline girerse daha fazla içe kapanacaktır. İçe kapanmanın mahzuru siyasetle de sınırlı kalmayacaktır. Ekonomide de "kendi kendine yeterli olmak" gibi akıl dışı ve tamamen gayri iktisadi bir inanışa sarılınacaktır. Bu da kendi kendini yalnızlaştırmadır. Bir toplum yalnızlaştıkça fakirleşir. Ekonomisi geriye gider. Özür dileme kampanyası tertipçilerinin amacı herhalde bu değildir. Bugünkü son sözün müellifi, Süleyman Demirel’dir.
Son Söz: Tarihi, husumet çıkarmak için kullanmayın.