Paylaş
Halkı kızdırıcı bir ifade kullanmak gerekirse, Mayıs ayında hayat ucuzlamış. Bu sonuçla Merkez Bankası’nın izlediği anti enflasyonist politika bir bakıma sınıfı geçti. Hemen hatırlatayım geçen yıl, yani 2011 için Merkez Bankası enflasyonun % 5,5 olmasını hedeflemiş, ama gerçekleşme % 10,4 olmuştu. Bu kıstasa göre Merkez Bankası sınıfta kalmıştı. İnşallah bu yılın sonuna kadar herhangi bir yol kazası olmaz ve yıllık enflasyon da Merkez Bankası’nın % 5’lik hedefine inmese bile % 7’lik beklentisi dolayında gerçekleşir.
ENFLASYON NEDEN KÖTÜDÜR
Fiyatların inip çıkması, serbest piyasa sisteminin işlediğini gösterir. Çünkü arz ve talebi dengeye getiren şey fiyat oynamalarıdır. Mekanizma çalışmazsa, yani fiyatlar yukarı-aşağı hareket etmezse talep edilen mal ve hizmetler yeterince üretilmezken; emek ile sermaye, alıcısı olmayan malları üretimiyle uğraşmaya devam eder. Farklı ürün fiyatlarının zaman içinde farklı oluşması (buna iktisatçılar nispi fiyat değişmesi derler) iyi iken, “fiyatlar genel seviyesinin” sürekli artması demek olan enflasyon, kötü addedilir. Çünkü bu hal ulusal para biriminin (mesela TL’nin) değersizleştiğine işaret eder. Ulusal para birimi bozulan bir ülkede “fiyat mekanizması” da iyi çalışmaz.
ENFLASYON SARMALLARI
Büyük usta Friedman “enflasyon her zaman bir parasal olgudur” der. Bu bir sonuç gözlemidir. Ama sürecin tamamı değildir. Esas mesele bu sürecin dinamikleri anlamaktır. İzninizle bunu anlatmaya çalışacağım. Öncelikle, enflasyon bir sarmaldır. Bunu iyi belleyelim. Bir kez başladı mı, kendi kendini besleyen bir harekete dönüşür. Aynen kendinin kuyruğunu kovalamasına benzer. Bu yüzden, enflasyon artsın ziyanı yok, biz sonra onun icabına bakarız demek tehlikelidir. Hayvan bir kere parladı mı onu dizginlemek kolay olmaz. Dolayısıyla enflasyonun başlamasına izin vermemek esastır. Enflasyonu sarmal haline getiren üç “etki-tepki” vardır. Ben bunlara “Enflasyonun Üç Atlısı” adını taktım. Birinci tepki; döviz fiyatlarında “enflasyon kadar devalüasyon” ikinci tepki; bankacılık kesiminde “enflasyon kadar faiz artırımı”, üçüncü tepki ise çalışanlar arasında “enflasyon kadar ücret zammı” talebinin oluşmasıdır. Bu tepkiler derhal şu yansımaları yaratır: Devalüasyon kadar maliyet yükselmesi, faiz artışı kadar vade artışı, firmaya binen ücret artışı yükünü karşılayacak kadar ürün fiyatlarına zam. Böylece sarmal (spiral) oluşur. Bu spiral üzerinde hareket eden “devalüasyon-faiz-ücret” artışları enflasyon arabasını yukarı çekmeye başlar.
HÜKÜMETİN İSTİKRAR POLİTİKASI
Merkez bankaları “enflasyonu önlemekle” görevlidir. Lakin hükümetlerin izleyeceği ters bir iktisadi politikaya rağmen enflasyonu önleme güçleri sınırlıdır. Parayı sıkılaştırma yani hükümete avans vermeme, Hazine tahvili almama, faizleri yükseltme gibi aletlerin etkisi mahduttur. Dolayısıyla “Merkez Bankası enflasyonu önlesin, hükümetin işine karışmasın” denemez. Şimdiki hükümetin, enflasyonun bir numaralı azdırıcısı “kamuda çalışanların ücret zammı” konusunda gösterdiği eli sıkılık, enflasyonun düşüşünde etkili olmuştur. O kadar ki hükümet, kamu çalışanlarına, kişi başına milli gelir artışından doğan “refah payını” vermeyecek kadar hasis davranmıştır. Merkez Bankası ekonomiyi soğutarak cari açığı kapamak için geçen yılın ikinci yarısında önemli bir oranda devalüasyona göz yummuş, bunun sonucunda enflasyon yükselmişti. Yabancı ve yerli bankacılar Merkez Bankası’ndan faizleri arttırarak enflasyonla mücadele etmesini istediler. Ama Merkez Bankası “enflasyona göre faiz arttırma” tuzağına düşmedi. Bu suretle enflasyon arabasını çeken ücret artışlarından çok önce “yüksek faiz” atı da devre dışı kalmıştı. Bu sayede enflasyon artışı, yerini düşüşe terk etti.
Son Söz: Ekonomide, “faizi yükselince - enflasyonu düşüren” otomatik mekanizma yoktur.
Paylaş