En azından epey var

ÜÇ tür yalan vardır: Birincisine ve kolay anlaşılanına adi yalan; ikincisine ve zor anlaşılanına kuyruklu yalan; üçüncü ve hiç anlaşılmayanına ise istatistik denir.

Pek tabii bu ifadenin bir şaka olduğunu ilave etmeye gerek yok. İktisatla ilgilenenlerin, eli ayağı istatistiktir. Çünkü herhangi bir değişimi yorumlamak ve bunun "sebep-sonuç" ilişkisini bulmak için matematik kullanmak şarttır. Matematikten yararlanmak için de elde istatistiksel veri olmalıdır. Ancak iktisadi istatistiklerin, bırakın hatalı olanlarını, hatasız olanlarının dahi ne anlama geldiğini anlamak çok kolay değildir. Çünkü ölçümlerin çoğu, belli bir tanımdan türetilmiştir. Tanımların kapsamı ise, zamana ve mekána göre değişmektedir. Ama istatistikler, kendi içlerinde tutarlı olmak için, sanki kapsam hep aynıymış gibi hazırlanmaktadır. Birkaç örnek vererek meseleyi açmaya çalışayım.

1. Almanya, 2005 yılı istatistiklerine göre, yaklaşık 1 trilyon dolar ihracatı ile dünya birincisidir. ABD, 900 milyar dolarla ikinci, Çin de 780 milyar dolarla üçüncüdür. Almanya, Avrupa Birliği (AB) üyesidir. Diğer AB ülkelerine yaptığı satışlar, ihracat kabul edilmektedir. Çok da uzak olmayan bir tarihte, eğer Avrupa Birliği, Avrupa Devletler Birliği haline gelirse, Almanya’nın diğer AB ülkelerine yaptığı satışlar, ihracat değil, iç satış sayılacak ve Almanya’nın dünya ihracat birinciliği ortadan kalkacaktır. Ama gerçekte hiçbir şey değişmeyecektir. Sadece tasnif değişecektir.

2. Ülke ekonomilerinde, dış ticaretin milli gelire oranı diye bir "dışa açıklık" ölçüsü vardır. Burada dış ticaret, mal ve hizmet ihracatı ile ithalatının toplamı anlamındadır. Bu listede Singapur % 450 ile birinci, Hong Kong, % 400 ile ikinci, Çin ise % 70’le yedincidir. Japonya ve ABD’de bu oranlar % 20’ler dolayındadır. Hong Kong, Çin’in bir parçasıdır. Uluslararası istatistiklerde, ayrı devlet olarak yer almaktadır. Bir gün bu tanım değişirse, Hong Kong’la Çin arasındaki ticaret, dış değil, iç ticaret olarak tanımlanacaktır. Bunun sonucu olarak, Hong Kong listeden çıkacak, ama daha önemlisi Çin’in dışa açıklığı muhtemelen Japonya ve ABD’nin altına düşecektir. Ama gerçekte hiçbir şey değişmeyecektir.

3. Ülkeler arasında olduğu gibi, bir ülkenin coğrafi bölgeleri ve kentsel ve kırsal yerleşim alanları arasında da fiyat farkları vardır. Ülkelerin ulusal paralarıyla ölçülen milli gelirleri dolara dönüştürülürken, "Satın Alma Gücü Paritesi" diye, bir sanal kur kullanılır. Ama bir ülke içinde milli gelirin bölgelere dağılım tablosu hazırlanırken, sanki ulusal paranın satın alma gücü, köyde de kentte de, mesela İstanbul’da da, Antalya’da da aynı kabul edilir. Şimdiye kadar ulusal paranın "satın alma gücü yurt içi bölgesel pariteleri" diye bir kavram kullanılarak milli gelir dağılım hesapları düzeltilmemiştir. Bu yüzden, köylerde ve taşrada kişi başına gelir, büyük şehirlere kıyasen daima gerçekte olduğundan düşük çıkar. Kentsel nüfus arttıkça ve özellikle İstanbul büyüdükçe, milli gelir dağılımı, zahiren düzelir. Gerçekte bu kadar bir düzelme olmasa bile.

Son Söz: Bilmediğin istatistiği yutma.
Yazarın Tüm Yazıları