El parasıyla kalkınma

İŞADAMLARININ, yöneticilerinin, Türkiye’ye para yatıran Londra bankerlerinin ve onların yerli işbirlikçilerinin; bankaların hazine bölümü uzmanlarının, iktisatçılarının ve de başiktisatçılarının ezici çoğunluğu, Merkez Bankası’na tam anlamıyla güveniyor.

Eminler ki; cari açık nereye çıkarsa çıksın, Merkez Bankası, "döviz fiyatlarının artmasına" izin vermeyecektir.

Arada bir kurlarda bazı yukarı hareketler görülse de, kısa sürede "yüksek faiz-düşük kur" dengesi tesis edilecektir. Bu güven varolduğu için, iş álemi dövizle borçlanıyor. Yabancılar ise Türk Hazine káğıtlarını kapış kapış alıyor. Burada bir duralım. Hazine’nin tahvil ihraç etmesi, borçlanması demek. Para sahiplerinin "aman sana ben borç vereyim diye" borçlananın üstüne saldırmasının anlamı ne?

Demek ki, "faizi yüksek" buluyor. Bu sebeple cari açığının, milli gelire oranında dünya rekortmenleri arasındaki Türkiye’ye, gökten döviz yağıyor. Yabancı yatırımcıların yüreği yağ bağlıyor. Hazine, ellerini ovuşturuyor. Merkez Bankası mutluluktan uçuyor. Daha iyisi can sağlığı. Eh, bu millette böyle fahiş faizi ödeyecek ense oldukça, "yaşşa!" deyip şaplağı patlatan çok olur tabii.

* * *

Ekonomimiz mutlu ve umutlu bir şekilde güzel güzel giderken Merkez Bankası, arada bir, kekre bir laf ediyor. İşadamlarını, eğer döviz cinsinden geliriniz yoksa, faizi düşüktür diye döviz cinsinden borçlanmayın diye uyarıyor. Yani, kurlar aniden yükselebilir; firmalarınız kur farkından çok ciddi zarar edebilir diyor.

Diğer taraftan aynı Merkez Bankası dönüyor, tasarruf sahiplerine, birikimlerinizi boşuna dövizde tutmayın, kurların artması diye bir ihtimal söz konusu değil, enayi gibi düşük faiz gelirine, hatta YTL cinsinden reel zarara razı olmayın, bozdurun şu dövizlerinizi diyor. Al sana taban tabana zıt iki tavsiye. Denebilir ki, her tavsiye adresine göre yapılır. Siz, size söyleneni dinleyin.

* * *

Son 20 yılda tasarruflarını, Türk Lirası Hazine káğıtlarına yatırmış olanların servetleri dolar cinsinden 25 kat artmış. Dövizli Hazine káğıtlarına yatırım yapmış olanların servetleri ise en iyi kabulle 8 katına çıkmış. Peki niçin hálá tasarruf sahipleri, tasarruflarının önemlice bir kısmını dövizde tutuyor?

Bu gayri iktisadi davranışı anlamak için tasarruf sahiplerinin "temel güdüsünü" anlamak gerekir. Tasarrufu belirleyen "faiz değil, ihtiyat saikidir". Şansının da yaver gitmesiyle, belli bir birikim yapmış orta yaşlı insanlar, hayatlarının sonbaharında, hastalıkla boğuşmanın yaklaştığı bir dönemde, ele güne muhtaç olmadan ömrünü tamamlamak ister.

Bu durumda kişinin en büyük "endişesi" elindeki avucundaki paranın, aniden eridiğini görmektir. Bu kişiler için getirinin yüksek olması tabii önemlidir, ama güvende olması daha önemlidir. Bu yatırım tercihine, "en az pişmanlık duyma" (minimum regret) deniyor. Bir bakıma insanlar, korkuları yüzünden aza razı oluyor. Yani, gayri iktisadi davranıyor.

* * *

Tasarruf sahibinin gayri iktisadi davranış gerekçesini anladık diyelim. Peki, demokratik bir ülkede halkın ümüğünü sıkarak, bütçeden, milli gelirin en az % 6.5’u kadar faiz dışı fazla vermenin gerekçesi nedir? Yani bu politikayı inatla sürdürenlerin "endişesi" ne?

Cevap: Döviz akışının azalması ve döviz fiyatının yükselmesi. Uygulanan iktisat politikası tek bir cümleyle özetlenebilir. "Ekonominin ölümü, bol dövizden olsun." O zaman da en büyük korku, elin parasını ülkeye çekememek olur. Bunda da anlaşılmayacak bir şey yok.

Son Söz: Halkı, korkular yönlendirir; korkutanlar yönetir.
Yazarın Tüm Yazıları