Paylaş
Oturaklı bir ekonomi yazarı, bu soruya cevap vermek üzere bir makale kaleme alsaydı, siz de baştan sona kadar o makaleyi dikkatle okusaydınız, muhtemelen sorunun cevabını öğrenemezdiniz. Çünkü cevabı vermezdi. Çünkü ekonomide ‘‘somut önlem’’ önermek, önereni müşkül durumda bırakır. Çünkü, her önlemin kolayca tenkit edilecek birçok yanı vardır. Oturaklı yazarlar, önlem önermek yerine ‘‘analiz’’ yazıları yazar, bugünlere nasıl geldik muhabbeti yapar ve hiçbir senteze varmaz. Önerilerimi sunmadan önce ‘‘somut’’ kavramı üzerinde ayrıca durmak istiyorum. Somutlaştırmak, ‘‘sınıfsızlaştırmak’’ demektir. Mesela, Merkez Bankası faizleri düşürerek, ‘‘gevşek’’ veya yükselterek ‘‘sıkı’’ para politikası uygulasın demek somut önerilerdir. Ama Merkez Bankası, piyasaları çok dikkatli bir şekilde izlemeli ve hassas bir para politikası uygulamalı şeklinde bir ifade kullanmak, kıvırtmaktır, palavracılıktır. Öneri yanlış olduğu için değil, ‘‘soyut’’ doğru olduğu için işe yaramaz. Hakeza ‘‘adil düzen’’ veya ‘‘insanca hakça bir düzen, ne ezilen ne de ezen’’ gibi ifadeler de fikir gıdası taşımadığı için, boş laftır. Yemezler...
Aşağıda, okur okumaz ‘‘Olmaz böyle şey, ekonomi altüst olur’’ diyeceğiniz önerilerimi bulacaksınız.
1. Aniden yüzde 15 devalüasyon yapılmalıdır.
2. Hazine, her tür vergi, resim ve harçtan muaf bono ihraç etmelidir.
3. Şirket kurtarma kanunu çıkartılmalıdır.
Gelelim gerekçelerine:
1. Son 5 yıldan beri uygulanan ‘‘enflasyondan düşük devalüasyonun’’ yarattığı çarpıklık giderilmeli ve ekonomi gerek mal ihracatında, gerekse turizmde dışa dönük bir büyüme uyarmasıyla ivme kazanmalıdır. Durgunluktan ‘‘iç talebi’’ uyararak çıkmak döviz krizi yaratır.
2. Hazine çok düşük reel faizle (hatta negatif) borç alma imkánına kavuşturulmalıdır. İç borcu başka türlü yönetmek mümkün değildir. Ayrıca, dövize döndürülüp yurtdışına çıkartılan, geriye döviz diye gelen ve faizi döviz cinsinden anormalleşen ‘‘iç tasarruflar’’ başka bir yöntemle sistem içine çekilemez, yurtiçinde ve TL de tutulamaz. Hazine'nin ‘‘açık pozisyon taşıyan aracı bankalara’’ milli gelir aktarması, bindiği dalı kesmesidir.
3. Bankaların alacaklı olduğu yüzlerce şirket, hukuken olmasa bile fiilen müflistir. Bankaların alacakları kısmen köpüktür. Köpük alacakların faizi de köpüktür. Bankalar bu köpük gelirlerine ilaveten, öz kaynaklarının enflasyon kaybını da gelir diye gösterip ilave ‘‘köpük’’ matrah yaratmakta, üstelik bundan ‘‘gerçek’’ vergi ödemektedir. Bu da yetmiyormuş gibi, reel iş hacminin artmadığı bir ekonomide, yan yana şubeler açarak bankacılık sektörünün ‘‘sabit giderlerini’’ yükseltmekteler. Şirket kurtarma kanunuyla, köpükler ortadan kaldırılmalı ve gerçek resim ortaya çıkmalıdır. Bu kanun, bankacılık sektörünün yeniden yapılanmasının ‘‘altyapısını’’ teşkil edecektir.
SON SÖZ: Yan etkisiz tedbir olmaz.
Paylaş