DÖVİZ fiyatları, yukarı doğru dalgalanmasını sürdürüyor.
Daha bir ay önce on binde bir hassasiyetle kur, faiz ve enflasyon tahmini yapan ve cári açıkla dalga geçen pek çok iktisatçının inşallah ayakları suya ermiştir. Türkiye’de yüksek faiz - düşük kur yöntemiyle yaratılan ve kendi kendini besleyen saadet zincirinin sonsuza kadar devam etmeyeceği belliydi. Dünyadaki ucuz döviz bolluğunun, Amerikan Merkez Bankası’nın peşpeşe aldığı faiz arttırma kararlarıyla azalması, davul çala çala geldi. Dış borsalarda oluşan fiyat balonunun, geçen ay kısmen sönmesi gibi basit bir tetikleme hareketi, bizim saadet zincirini, en zayıf halkası olan düşük kurdan kopardı. Ekonomi bu sefer de "düşük faiz-yüksek kur" çevrimine girdi. Merak etmeyin; Türk ekonomisini yönlendiren "resmi iktisatçılar", yakında saadet zincirini tekrar çalıştırmak için Merkez Bankası üzerine müthiş baskı koyacaktır. Nasıl olsa el altında, peş peşe bindirilen dolaylı vergilerle yüksek faizi ödemeye mahkum bir halk var. Neyse..
* * *
Bugünkü yazıda, hangi faize yüksek, hangisine düşük denir onu anlatmak istiyorum. Bu saptamayı yapmak için üç aşamalı bir hesaba gerek var.
3.Bu karşılaşmayı yaparken, farklı para birimlerinin devalüasyon ve ülkelerin ödemede acze düşme risklerinin hesaba dahil edilmesi.
Sadece nominal faize bakarak, faizler yükseldi veya düştü demek yanlıştır. Mesela Merkez Bankası, Nisan 2006 ayında, bir gecelik mevduata yıllık yüzde 13.5 yani ayda yüzde 1.12 faiz vermiş ve o ay enflasyon yüzde 1.34 olmuşsa, reel faiz "eksi yüzde 0.22" olmuştur. Aynı ay içinde Amerikan Merkez Bankası (FED) aylık olarak reel "artı yüzde 0.17" faiz vermişse, Türkiye’de faiz, hem kendi başına, hem de mukayeseli olarak Amerikan faizine göre "düşük" demektir. (Gerçi FED, bizim MB gibi, borç almaz, borç verir; ama borç alsa bu faizi verecektir)
Son aylarda TL’nin mukayeseli reel faiz yüksekliği azalmıştır. Üstelik büyüyen cári açığın yarattığı endişe artmıştır. Dolayısıyla, döviz fiyatları dıştan gelen bir tetiklemeyle yukarı gitmiştir. Aslında işin mantığı bu kadar basittir. Pek tabii gerçek hayatta, özellikle ekonominin parasal kesitinde ilişkiler çok karmaşıktır. Üstelik tüm riskleri ve oluşacak enflasyonu öngörmek mümkün değildir. Bu yüzden kurların kısa vadede nasıl hareket edeceğini kestirilemez. Bunu biliyorum diyen kendini aldatır. Ama uzun vadede kurların nereye varacağını, gören göz, kılavuz olmasa da görür.
Son Söz: Su, zeminin eğimine; para, faiz farkına göre yer değiştirir.