Dövizle iç borçlanma

YAZILARIMI izleyenler, benim ‘yüksek faiz’e ne kadar karşı olduğumu yakinen biliyor.

Burada ‘yüksek’ faizden kastım, mevduata (gecelik paraya, bonoya ve tahvile ödenenler de bu kapsama girer) yıllık reel % 5’ten, kredi ve kamu borçlanmasında da yıllık reel % 7’den fazla olandır. Bu verdiğim yüzdeler ‘tavan’dır. Türkiye’de uzun zamandır, reel faizler benim yukarıda belirttiğim tavan rakamlarının çok üstünde seyretmektedir. Bu mertebelere verdiğim ad ise ‘fahiş faiz’dir. Yaptığım ekonomi sohbetlerinde, dinleyicinin zihnine nakşolsun diye üstüne basa basa ‘fahiş faiz, ekonominin kanseridir’ ifadesini kullanırım. Ülkemizde iktisatla meşgul olanların, ‘faiz’ kavramına benim gibi bakmadığının farkındayım. Onlara göre faiz, bir sayıdır. Şartlar neyi icap ettirmişse, sayı o olmuştur. Hepsi budur.

*

Güney Amerika’nın yolsuzluklara garkolmuş, müflis ülkeleri dışında faizlerin Türkiye kadar yüksek olduğu bir ülke yoktur. O ülkeler, Türkiye’ye örnek gösterilemez. Çünkü, ‘kötü misal, emsal değildir’.

Ciddi ülkelerde devlet, yıllık reel % 2-3 faizle borçlanır. ABD’nin 80 yıllık kamu borçlanma maliyeti reel % 2.5 dolayındadır. Türkiye’de kamu borçlarının yıllık reel faizi son 20 yıldır ortalama reel % 12’ün üstündedir. Kaba bir hesap yapalım. Belli bir tarihte alınan borç, yıllık % 7 faizle 10 yılda 2, 20 yılda 4 katına çıkar. 20 yıldır bu devlet, reel % 12 yerine, reel % 5 faizle borçlanabilseydi, yani reel olarak % 7 daha düşük faiz ödeseydi, kamunun borç toplamı bugünkünün yaklaşık dörtte biri olurdu.

*

Sık rastlanan bir ekonomi ezberi vardır. Bir devlet, kendi parası ile borçlanmalıdır. Ülkeler kendi paralarını basabilir, ama yabancı para yani döviz basamaz. Kamu borçları, eğer dövizliyse, geri ödeme günü geldiğinde, devletin elinde yeteri kadar döviz olmayabilir. O zaman ülke acze düşer. Halbuki devlet, ulusal parayla borçluysa, başı sıkışınca ‘parayı basar, borcu öder’. Demek ki, iç borçların ulusal parayla alınmasını savunanların zihninin gerisinde, ‘bas parayı-öde borcu’ gibi bir cin fikir var. Ne kadar tehlikeli.

*

Ben, durduk yerde dövizle iç borç alınmasını tavsiye etmiyorum. (Dış borcun dövizli olmasından başka çare yok; burası ABD değil.) Ben, a) bütçedeki faiz giderleri düşsün, b) cari işlem açığı kapansın istiyorum. Bu iki amaca da hizmet edeceği için, TL faizlerinin düşmesi gerekir diyorum. Bu sebeple dövizle iç borçlanmayı tavsiye ediyorum. Bu, dövizle borçlanma değildir. Asıl cari açık varsa ülke ‘dövizle’ borçlanıyor demektir. Zaten bu sebeple bankalarımız ve reel sektör firmalarımız dövizle borçlanmıyor mu? Bir sıkışma olursa, devlet ‘bana ne?’ mi diyecek. Diyebildi mi? IMF, adamın umüğünü sıkar vallahi!

Son Söz: İlaç, hastalığa göredir.
Yazarın Tüm Yazıları