TÜRK ekonomisi, son dört yıl içinde ısrarla, inatla ve ikazda bulunanlarla alay ederek uygulanan ve sonunda terse dönen "yüksek faiz-düşük kur" politikası yüzünden "dobez" hale geldi.
Kısaca dolar veya döviz obezi oldu. Obez, bilindiği gibi, vücudu yağ bağlamış aşırı şişman insan demek. Türk ekonomisine yön veren "fikr-i müdür" (yöneten fikir), "dövizin azı zarar, çoğu yarar getirir" olmuştur. Resmi iktisatçılarımız, sürekli olarak bu fikri desteklemişlerdir. Bu yüzden Türkiye, döviz kazanma kábiliyeti zayıf, ama ne yapıp yapıp, borç-harç, ülkeye döviz getirenlerin baş tácı edildiği bir ülke olmuştur. Türkiye, son dört-beş yıl içinde, yabancılara yüksek faizli devlet tahvili, borsada hisse senedi, özelleştirmeden kamu kuruluşları, iç pazara dönük iş yapan özel sektör şirketleri, şehir arsaları ve arazileri, velhasıl nesi varsa nesi yoksa satıp, ülkeye döviz akıtmıştır. Bu suretle ekonomimiz, ağzından burnundan döviz fışkıran bir "dobez" olmuştur. Dobezler de irileşir; ama adele geliştirerek değil, yağ bağlayarak.
* * *
Resmi iktisatçılarımızın ve onların şakşakçılarının en çok güvendikleri ve övündükleri şey Merkez Bankası’nın 60 milyar dolar rezervi olmasıdır. Şu soruyu sormak istiyorum: Merkez Bankası’nın bugün sadece 6 milyar dolar rezervi olsaydı, buna mukabil Türkiye, cari işlem fazlası veren bir ülke olsaydı, ekonomimiz daha sağlıklı ve yabancılara daha fazla güven veren bir yapıda olmaz mıydı? Öyle bir ortamda, bir ayda yüzde 25 devalüatif bir kur artışı yaşanır mıydı? Ulaşılan enflasyon düzeyinde istikrarlı gidişatı korumak daha kolay olmaz mıydı? İstihdam daha yüksek, milli gelir dağılımı da eşitlikçi olmaz mıydı? Pek tabii, dolar cinsinden milli gelirimiz geçen yıl sonunda ulaşılan rakama gelmemiş olurdu. Enflasyonda da tek haneli düzeye bu kadar çabuk inilmemiş olunurdu. Bunlar da izlenebilecek alternetif politikanın kaçınılmaz sonuçları olurdu.
* * *
Şimdi gündemde Merkez Bankası’nın faizleri arttırması ve dövize müdahalesi var. Kısaca dobez ekonominin, döviz kaybetmemesi için, plan yapılıyor. Bunu teklif ve tavsiye edenler, ülkeyi "yoksa enflasyon artar" tehditiyle rehin almış durumdalar. Diyorlar ki, belki bu son olaylar, ülkenin şişman vucudundaki yağların, yani dövizin erimesine, buna mukabil ihracat yapacak kaslarının gelişmesine yardımcı olur. Olur ama, enflasyon artar. Aldın mı başına belayı. Katili vurmaya çalışsan, kucağındaki çocuğun hayatını tehlikeye atacaksın. Gel de çık işin içinden.
Merkez Bankası’nın faizleri arttırması acaba ne işe yarayacak? Sakın bu önlem, içine girilmek üzere olunan duraklamayı hızlandırmasın. O zaman karşımıza "enflasyon içinde duraklama" tablosu çıkmaz mı? Çaresi aynı anda "döviz fiyatlarını"da geriletip, ekonomiyi yine "yüksek faiz-düşük kur" sarmalı üzerine oturtmak mı? Hálá mı akıllar başa gelmedi?
Son Söz: Atın ölümü arpadan, ülkenin batışı dövizden olmasın.